Gabo: Büyülü Bir Yaşamın Hatıraları

Zamanı evirip çeviren, şimdiki zamanla geçmiş zamanı aynı cümle içinde harmanlayan bir usta.

14 Nisan 2014’te bu dünyadan ayrılıp göğe yükselen Gabriel García Marquez.

1965 yılında, ailesiyle Acapulco yolunda olduğu bir gün, “Macondo” fikrinin kafasında şimşek gibi çakması ve bunun sonunda dünya edebiyatının en önemli eserlerinden “Yüzyıllık Yalnızlık”ın ortaya çıkışı.

Marquez’in hayat hikayesini anlatan grafik-roman “Gabo – Büyülü Bir Yaşamın Hatıraları” geçen ay raflara çıktı. Desen Kitap, kitabı bizlere özenli bir baskıyla ulaştırmış.

Óscar Pantoja‘nın yazdığı ve farklı bölümleri üç ayrı çizerin (Miguel Bustos, Felipe Camarago, Tatiana Córdoba) çizdiği “Gabo” merkezine o meşhur Acapulco yolculuğunu almış. Karısı Mercedes ve çocuklarıyla tatile giden Gabo’nun bir aydınlanma yaşadığı, beyaz Opel’ini yol kenarına çekip yıllardır aklında olan düşünceyi nasıl kurgulayacağını düşündüğü yolculuk.

Sonrasında da -tıpkı Marquez’in romanlarında olduğu gibi- zaman içinde gidiş gelişlerle hikayeleri tamamlamaya ve bir bütün hayatı anlatmaya soyunmuş Pantoja ve arkadaşları. Bunu başarıyorlar da. Ama o büyülü an’ı merkeze aldıktan sonra, kimi bölümlerde fazlasıyla didaktik oluyor senaryo.

Kalın hatlı-tonsuz-grafik çizgi tercihi de bu algıyı, yani didaktik bir anlatı algısını güçlendiriyor. Bu çizgi anlayışının günümüzde çok farklı alanlarda kullanıldığını ve sevildiğini biliyorum. Ama “Gabo”da bu çizgiyle hikayenin buluşması iyi olmamış.

Bunun bir nedeni de, üç çizerin de aynı üslup çevresinde dolaşması. Keskin bir farklılığı anlardım ama ‘benzerlikte farklılık’ beni rahatsız etti. Sanki kitap, Marquez’in ölümünün birinci yılına yetişsin diye hızlandırılmış bir ekip çalışması yapılmış gibi.

Ama bu konudaki muhalefetim, kitabı okumanıza engel olmasın. Müthiş bir hayat hikayesi Gabo’nunki. Tanışmayanları davet eden, tanışanları kitaplarını yeniden okumaya çağıran.

Leave a comment