Latin Amerika’nın Kesik Damarları

Güney Amerika ülkelerindeki yönetimler bile son günlerin “örnek verilecekler” listesine girdi.

Tuhaf…

Bu coğrafyada pek örneklenecek yönetim biçimleri arasında yer almaz Güney Amerika’nın siyasi ruhu oysa.

Tam da Yunansitan’da solun yeniden yükselişi sırasında, bu örneklerin verilmesi, konuya içeriden bakmanın gerekliliğini doğurdu bir anlamda.

Çok sevdiğim Uruguaylı yazar Eduardo Galeano‘nun “Latin Amerika’nın Kesik Damarları” kitabı, böyle bir okuma yapmak için önemli bir kaynak. Kitabın orijinalinin 1971 tarihli olması, günümüzü ıskaladığı anlamına gelmesin. Çünkü Galeano, çoğu çalışmasında olduğu gibi konuya yukarıdan değil, aşağıdan bakıyor. Uruguay’dan sonra Arjantin’e, daha sonra da İspanya’ya göçmek bırakılan yaşamında biriktirdiği tanıklıklar sayesinde, baskıcı rejimlerin dinamikleri konusunda farklı düşünceleri bünyesinde toplamış bir yazar Galeano.

Ortaçağdan bugüne süzülen işgalci siyasetin, bitmek bilmez bir “hizmetçilik” konumuna mahkum ettiği bölgeyi içeriden gelen bilgiyle okumak, günümüzü anlamak konusunda önemli bir katkı. Galeano hem tarihsel bir çerçeve çiziyor hem de üretim enstrümanlarının 1970lerdeki durumunu masaya yatırıyor.

Tuhaf olan, iki kutuplu bir dönemin eseri olan “Latin Amerika’nın Kesik damarları”nın ‘Soygunun Bugünkü Yapısı” başlıklı son bölümündeki rahatsız edici süreklilik. Yazılmasının üstünden kırk dört yıl geçmiş ve haritaların değiştiği yıllara tanıklık etmiş bir kitabın bu kadar taze kalabilen metinleri, yarınla ilgili düşünsel yansıtmalarımız konusunda “tedirgin”bir ruh haline bürünmemize neden oluyor.

Sel Yayınları‘nın Eduardo Galeano kitaplarına gösterdiği özen çok değerli. Üstelik daha önce yayımlanan ve bugünün okuruna tekrar sunulan bu kitap Roza Hakmen – Atilla Tokatlı çevirisyle geliyor.

…ve yeri gelmişken, ustanın “Ve Günler Yürümeye Başladı” kitabını okumayan (ya da Açık Radyo’da dinlemeyen) varsa, bir kez daha önereyim.

Comments (1)

akıllı değilsen "hizmetçi" olmaya mahkum oluyorsun. hele bri de aradaki 300 seneyi asla kapatabilme şansın yoksa kendi kuyruğunu kovalayan çomardan pek farkın kalmıyor.
ne acı….

Leave a comment