Bir kitabın ilk sayfalarını okuyup gerisini koparmak…

Jules Renard’ın günlükleri, sadece edebiyat dünyasının değil, felsefe dünyasının da merceği altına aldığı günlükler.

Sel Yayınları, bu günlüklerden yazma işi, yazma eylemi ve yazarlık üstüne seçmelerden oluşan bir derlemeyi Orçun Türkay çevirisiyle ‘Geceyarısı Kitapları’ dizisinden yayımladı. Yazmakla ilgilenen herkes için başucu cümleleri var kitapta. Kimine katılırsınız, kimine katılmazsınız, size bağlı. Ama sonuçta her bir cümle, dakikalarca düşünmenize neden olacak.

Bu kitaptan çok sayıda alıntı yapabilir, hatta ben de seçemlerden oluşan kitaptan bir seçme liste çıkarabilirdim. Ama ilk okuyuşta insanı çarpan kimi cümlelerden farklı bri cümle ile yola devam edelim.

1908 yılında (yani kırk dört yaşındayken ve ölümünden iki yıl önce) günlüğüne şöyle bir not düşüyor Renard:

“Kitaplar. İlk elli sayfayı okuyup gerisini koparmak yeter.”

Uzun uzun düşündüm bu konuyu. Hiç ilk elli sayfasından, hatta ilk yirmi sayfasından sonrasını okumak istemediğim ama o ilk sayfalara da hayranlık duyduğum kitaplar oldu mu?

Elbette oldu. Bunun aksini söyleyecek az okur vardır diye düşünüyorum. Yanılıyor olabilirim elbette.

Yanılıp yanılmadığımı anlamanın bir yolu var, sormak:

İlk elli sayfasını okuyup gerisini koparmak istediğiniz kitaplar oldu mu?

Jules Renard
(1864 – 1910)

Comments (8)

Henning Mankell'in 544 sayfalık Huzursuz Adam romanının ilk bölümü ve son bölümü hariç aradaki tüm sayfaları okumasam da olurmuş demiştim.

Koparmadım yada hiç aklıma koparmak gelmedi ama 50 sayfa sonra onları tozlarla baş başa bıraktığım olmuştur. Ekseri kötü çeviriden kaynaklı olduğunu düşünüyorum.

Bide komplo teorileri ile ilgili kitaplar. İlk uyandırdıkları merak her yeni sayfada yerini bıkkınlığa terk ediyor.

İlk 50 sayfasını okuyup keyif almadığım için geri kalanını yırtmak değil ama okumak istemediğim kitaplar olmuştur ama asla bunu yapmamış ve bitirmişimdir.. Bazılarından özür de dilemişimdir içimden ama keyif alarak okuduğum ilk 20-50 sayfadan sonra geri kalanını yırtmak mı? Asla!!!

albert camus mutlu ölüm

Dün bu yazıyı okudum bu gün sylvain chometin attıla marcel filmini izliyorum filmin ilk kırk dakikası o kadar güzeldi ki o kadar içindeydim ki kapatmak istedim. camus'un mutlu ölümü gibi :))

Ali Ataman – Güneşin Çocukları ilk 50 sayfadan sonrasını başka biri yazsaymış keşke dedirtmişti. İlk 3 sayfadan sonrası içinse kişisel gelişim kitaplarını örnekleyebilirim.

Can Dündar – Uzaklar (ilk bilmem kaç sayfası muhteşemdir. Hatırladığım hissiyat bu.)

laurence sterne,duygu yolculuğu…Yani ben pek sevmiştip yırtıp yemek istemiştim.

Leave a comment