Bir ödül töreninde tanıştım Fırat Külçek ve Kerem Feyzi ile. Yani Hedonutopia. Aslında hikâyesi uzun bir grup. Uzun ve dinlemeye değer bir hikâye. Tıpkı müzikleri gibi. Noktalı Virgül için buluştuğumuzda gerçekten suyun üstünde seken taş gibiydik. Sadece videoda izlenen kısmı değil, öncesi ve sonrası da bambaşka bir sohbet oldu. Fil Uçuşu‘na hepsini almıyorum bu sohbetlerin. Birkaç satır burada, tamamı da “burada”.
YK: Hedonutopia ismini arzu ütopyasından alıyor. 2008’de İzmir’de kuruldu. Ve şimdi de Yakamoz Sandalı albümü geldi. Yola çıkarken bu kadar hızlı üretebileceğinizi düşüyor muydunuz?
F: Grubu ilk kurduğumuzda davulu ve bası çalan Mustafa ve Tınaz’la ‘neden bırakıyorsunuz, dünyanın en iyi grubunu kurduk’ diye tartışmıştım. Tınaz ‘abi ben senin kadar hazır bulunmak zorunda değilim’ demişti. Evet haklı, değildi. Ama Kerem benden bile daha hazırdı.
YK: Bazı üretimler aşktan daha öte, tuhaf bir tutku gerektiriyor.
F: Bir anlam ifade etmiyorsunuz hayatta. Düşünsene, aldım senden Hedonutopia’yı. Nesin sen? Klavyeleri olan birisin. Beşinci albümü yarıladık şu an. Bu şarkıları da yeni yazmadık. Elimizdekini nasıl daha iyi hale getirebiliriz diye çalışıyoruz. Herkesin E200 Mercedes’i vardır ama siz bir yerleriyle oynarsanız değişik bir şeyler olur.
YK: Kalıplar var elde galiba. Ya da belli patternler var.
F: Melodiler var aslında. Kafamızı bırakmayan melodiler.
YK: O albümün müzikal ruhuna nasıl karar veriyorsunuz?
F: İç meclis. Dün Nuri Bilge Ceylan’ın bir belgeselini izliyordum, ‘içinizdeki seslere ulaşan bir şeydir film yapmak’ diyor. Deli gibi görünmemek için insanlar bunu herhalde yumuşatarak söylüyorlar. Albüm sırasında içimizdeki kişiliklere izin veriyoruz.
K: Kendi içsel filtrelerimizden geçirmeye ve gerçekten samimi olarak o şarkıya bakmaya çalışıyoruz.
YK: Kendi müziğinizi üretirken çok sevdiğiniz bütün müzikal kaynakları reddetmez üzerine çalışıyorsunuz. Mesela The Doors, reddedelim ki bize gidelim. Doğru mu anlamışım?
F: Amedeo Pace arpeje yaklaşım anlamında beni kilitlemişti. Düş Macunu’nun gitarlarını çalıyordum bir dönem. O dönem stüdyoda gelip bana diyorlardı ki tamam, sen daha iyi çalıyorsun yeter. Temrin kültürü yok bizde. Vaay, aynısını yaptım tamam. Bitti, artık çalmıyor. Olur mu? Asıl şimdi çalman lazım.
[…] da bambaşka bir sohbet oldu. Fil Uçuşu‘na hepsini almıyorum bu sohbetlerin. Birkaç satır burada, tamamı da […]