Pascal Garnier’den Cennetteki Yeryüzü

  1. Pascal Garnier üretken bir yazar. 61 yıllık ömrüne, altmışdan fazla eser sığdırmış. Roman, öykü ve çocuk edebiyatı.
  2. Üslubu Georges Simenon‘a benzetiliyor. Hem kurduğu polisiye, hem de karakter psikolojisi açısından. Cennetteki Yeryüzü‘nü okurken, yer yer bu benzerliği net bir şekilde hissettim. Karakterin psikolojisine bir anıdan, bir nesneden ve en çok da yaşanan an’ın çağrıştırdıklarından ulaşmaya çalışıyor. Bunda başarılı. Ancak, polisiyenin çözümü aşamasında Simenon maharetinde olduğunu söyleyemem. Belki diğer romanlarında böyle değildir. Ama bu romanında, çözüme güden yoldaki en büyük kırılmada biraz aceleci davrandığını düşündüm. Gerçi sonrasında birden çok kapı açarak, sürekli şaşırtmayı başardı. Yine de Simenon’un yeri ayrı demeliyim.
  3. Kafka Kitap, güzel bir kapak tasarımıyla hazırlamış kitabı. Ancak önemli bir sorun var. 68.sayfadan 69.sayfaya geçerken bir “atlama” olduğu belli. Forma atlamış olamaz. Çeviriden gelen dosyada sayfa mı eksikti acaba? Ama bir tuhaflık olduğu ortada. Böyle hatalar olabilir; dilerim yeni bir baskısı olursa düzeltirler.
  4. Yeni bir baskı deyince aklıma geldi… Garnier gibi nice isim var. Çağdaş edebiyatın isimleri. Acaba Türkiye’de nasıl bir okur ilgisi görüyorlar? Sadece satış rakamlarından söz etmiyorum. Az sayıda okurun yoğun ilgisi de olabilir. Örneğin Pascal Garnier’nin belirli bir okuru var mıdır Türkiye’de?
  5. Garnier, sinematografik bir yazar. Okurun temposunu artıran, uzun cümlelere, benzetmelere ve detaylara boğmayan bir anlatısı var. Ama bunu yaparken de sığlaştırmıyor metni.
  6. Merkeze aldığı Odette-Martial çiftinin, geçmiş yapraklarını açarken sakin davranmasını, aceleye getirmemesini sevdim.
  7. İkincil karakterler diyebileceğim Maxime-Marlene çiftini biraz klişelerle kurduğunu düşündüm. Özellikle de değişim sürecinde. Neyse ki, onların hikayesini de toparlamayı başardı. Ama yine bir yan karakter olan Lea, gayet iyi örülmüş.
  8. Özetle, iyi bir hafta sonu okuması oldu Cennetteki Yeryüzü. Kısa ve dozunda psikolojik gerilim seven, sinematografik anlatımı tercih eden okura rahatlıkla önerebilirim. Ama şu cümleyi de eklerim: “Henüz okumadıysanız mutlaka Georges Simenon romanlarını okuyun.”

Leave a comment