Metin Altıok Şiir Ödülü‘nü aldığı o yılın ertesinde, bir de İstiklal’de karşılaşmışlığımız var. Aniden yolda karşılaştığında ne yapacağını bilemeyen her tedirgin gibi, biz de “Nasılsın? İyi misin”lere sığındık bir süre. O beceriksiz sohbeti yırtıp atan Azad Ziya Eren olmuştu. O sıralarda yaptıklarından söz etmişti. Sonra da herkes kendi yoluna gitmişti.
Kaç zamandır elimde ama bir türlü hakkıyla, gürültüsüz zamanlarda okuyamadım Yitik Baykuş‘u. Oysa imzalı bir nüshası elime geçeli neredeyse altı ay oluyor. Neyse ki, şiirler sabırsız değildir, kusura bakmazlar. Geçip giden günlerin gürültüsünde gümbürtüye gideceklerine bekler dururlar bir köşede.
Azad Ziya Eren şiiri üstüne ahkâm kesecek değilim; haddimi bilirim ve sözü Radikal Kitap‘taki yazısından bir alıntıyla Yücel Kayıran‘a bırakırım. Şöyle diyor Kayıran: “Bugün bir Azad Ziya Eren şiirinden söz edebiliriz, nicel birikimden dolayı değil kuşkusuz. Her ne kadar, bu şiirin, belki de sahiplenmesinden dolayı, Enis Batur şiiriyle poetik bir akrabalık içinde olduğu izlenimi mevcut ise de, aslında müstakil bir şiir söz konusu burada. Azad Ziya’nın, Batur’dan olduğu kadar, Ece Ayhan’dan öğrendiklerinden de söz edilebilir. İlkinden, kuşkusuz estetik olan, ikincisinden de sözdizimi tekniği, örneğin sıfatlandırma özgülleştirilmiş gibi. Batur’un, özellikle Yahya Kemal estetiğine yeni olanaklar kazandırması anlamında. Bakış tarzının oluşumunda ise, Cemal Süreya’dan öğrenilmiş olanın katkısı göz ardı edilemez. Özellikle Beni Öp Sonra Doğur Beni’nin Cemal Süreya’sının daha öznelleştirilmiş hali. Eklektik bileşimden söz etmiyorum. Sözünü ettiğim, “Eren, bu şiiri nasıl kurdu?” gibi bir soru karşısında, onun, neyi kimden öğrenmiş olabileceği olasılığına ilişkin. Eren’in kurduğu şiirin ayırıcı özelliği, estetik olanla ıralıdır.”
Şimdi de sözü şiire bırakmak lazım. Kitabın otuz altıncı sayfasından az ama öz bir demir leblebi ile selam gönderelim Azad Ziya Eren’e…
KARA KUĞU
Schwazschwan
Boynunun altından sevdik dünyayı
Tüyünün karasından öğrendik sevgiyi
Uzun ve kara bir kuğuydu hayat
Pınarlarının kalbinde kaybolduğumuz
Yanan kumları gibi çölün.