O esnada başka bir yerde…

…Metin Altıok ve Füsun Akatlı, Ankara’nın isli-sisli, pis-puslu havasında, umutla-mutlulukla-onurla-başları dik, küçük bebekleri Zeynep Altıok Akatlı’ya hayatı fısıldamaktadır.

Metin Altıok (14 Mart 1940 – 9 Temmuz 1993)
Füsun Akatlı (1940 – 4 Temmuz 2010)
Metin Altıok’un doğum günü bugün. Sivas katilleri için zamanaşımı kararı verilmesinin bir gün sonrasında… Fil Uçuşu bu utancı unutmayacak. Sivas’ta yakılan bir kişiyi bile unutmayacak. Onurlu bir yaşam için, hiçbir insanlık suçunda zaman aşımı olamayacağını unutmayacak. Nice yıllara Metin Altıok!
MEKİK
Şimdi aşk kaçmış bir ilmektir gövdenin örgüsünde.
Uykusuz bir gecenin çitlerine takılan.
Sökülür durmadan uzayan ipliğiyle,
Sarılır mekiğine sabahın
Ürkek bir güvercin halinde.
Ve sen eksildikçe o güvercin tamamlanır
Kanatlanır böylece köpüren özlemiyle,
Uçar gider geçmiş bir günün ardından,
Bir tüy kalır geirye senin bittiğin yerde.

Comments (10)

Bu ülke kaç Metin öldürecek daha. Diğer bir Metin'in annesinin dediği gibi; Metin'ler ölmesin!

2 Temmuz’u unutmadığım gibi, dün olanları da asla unutmayacağım. Bu Eflatun Ölüm’lerin, bu büyük utancın hafızamızdan silinmemesi için elimden gelen ne varsa yapacağım.

Behçet Aysan’ın dediği gibi:

bütün derinlikler sığ
Sözcüklerin hepsi iğreti

değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç.

Gülda

aynı gökyüzü aynı keder

Yıldız İzi'ni okurken gördüm bu fotoğrafı ve diğerlerini, Zeynep Altıok Akatlı çok güzel anlatmış anne ve babasıyla geçen günlerini. En sevdiğim kitaplardan biri oldu.

Adalet unuttu bile onları. Karar verildi dönüp arkaya bakılmadı bile. Çok yazık…

ÖLÜMDEN KONUŞACAKTIK

Evet sırasıdır, ölümden konuşacaktık,
İntiharın ebruli ipliğiyle
Bir düğün gecesinde senin
Yakası işlemeli giysinden.
Kapı kapı dolaşıp, etamin ve goblen
Örtüler satan bohçacı ölümden.
Boynuna taktığın eğri taneli
İki sıra inciden konuşacaktık,
Seni ürküten tren sesinden
Ayı gölgeleyen tekinsiz gecede
Karşımıza apansız çıkıveren
O ihtiyar dilenciden.

Gel ölümden söz etmeden önce
Bir şeyler içelim seninle.
Buğulu bir bardağın içinde,
Buzlu ve limonlu votkayla birlikte
Konuşalım ölümden,
Bir samanyolu olsun masamızın üstünde.
Hadi gel konuşalım,
Sulanmış bir taşlığın serinliğinde.
Akşam sefaları içinde,
Bir masa, birkaç sandalye
Ve ikimiz ölümden konuşalım,
Senin ağzında gül, benimkinde menekşe.

Yarına var mısın söyle?
Doğacak çocuğa, çığlığa, ishak kuşuna,
Rüzgarın savurduğu tohuma,
Kavağın pamuğuna var mısın,
Bir ağacın kavına,
Deri değiştirmesine yılanın,
Kozadan çıkan kelebeğe,
Hatmiye, atkestanesine?
Hadi gel öyleyse ölümden konuşalım.
Belki de tümüyle aykırıdır gerçeğe,
Ama ne olursa olsun biz yine
Ölümden konuşalım seninle

Ölüm de vardır yaşadığımız her şeyde.
Bir bardak çatlarsa durduğu yerde,
Bir aşk ansızın biterse,
Ayna kırılırsa yüzünle birlikte,
Zamanıdır konuşmanın ölümden.
Bir çiçek olağanüstü güzellikte
Açıvermişse bir sabah,
Bir topal aksamadan yürümüşse,
Hadi gel ölümden konuşalım;
Yüzünü al basmış hasetçiden
Ve onun elindeki kuru değnek bile
Filizlenir sevgimizden.

Metin Altıok

Şu resme bakın. Bir de Sivas ta insanlığın yanışının resmine. Alevler arşa vururken hala avına saldırmaya devam eden aç kudurmuş vahşi hayvanlar gibiydiler. Alevler yüzlerine vururken hala insan olduklarını hatırlamayacak kadar cahil,korkak ve haristiler. Kendinden olmayanın yaşama hakkı yoktu çünkü öyle ezberletilmişti. Üstlerindeki insan kostümünü alevlerle birlikte kaybettiler.

Tüy utangaçtır düştüğü o yerde…
Senin gittiğin yeri beklemektedir öylece…
İlmek ilmek sökülen özlemleri…
Anılarda gezerken diğerleri…
O tüy beklemektedir sessizce..
Bırakıp gittiğin o yeri…
Unutturmayacak, yeminlidir seni…

'Bir tüy kalır geriye senin bittiğin yerde.'
Kuş gibiyiz… Yuvadan uçmayı bekliyoruz. 🙁 Ne güzel demiş.

Bu davanın tüm sanıkları yakalandı sadece 5 tanesi için bu kadar yanlışmı biliyorum ?

Leave a comment