Ulf Wakenius‘un akustik gitarının akışkan sesine eşlik eden bir huzurla başlayan şarkı, bir anda yön değiştirip, farklı coğrafyalardan türkülere, pagan ayinlerinden süzülmüş seslere ve hatta yapılmasına o anda karar verilmiş gibi duran gırtlak tınılarına kapısını açıyor. Björk’ten Kate Bush’a, Suzanne Vega’dan Aziza Mustafa Zadeh’e uzanan bir “tanıdık sesler” dizisi içinde farklı yerlere götürüyor dinleyicisini. Özellikle bu şarkıda “Smells Like Teen Spirit” cover’ıyla Tori Amos’u sıklıkla akla düşürüyor Youn Sun Nah. (Bu arada YouTube’da aynı şarkının sadece basçı Lars Danielsson eşliğinde bir canlı performans kaydı olduğunu da hatırlatayım: http://www.youtube.com/watch?v=dZ-4Rg6Fatg&feature=related )
“My Favorite Things” gibi bir standartta Batılı bir edayla, hatta Amerikan bir tavırla şarkılarını söyleyen Youn Sun Nah, köklerine gidip geleneksel bir Kore şarkısı “Kangwondo Arirang”ı söylerken bambaşka sedalara uzanıyor. Repertuarında “Besame Mucho” da var, “Ne Me Quitte Pas” da… Ama bir şekilde her birini “başka bir şarkı” haline getirmeyi başarıyor. Bence bu başarının temelinde, beklenmedik yerlerde beklenmediği yapabilme cesareti var. Sakin ve cesur.
Gelelim bu yazının müjdeli cümlesine. Youn Sun Nah, 21 Ocak’ta gitarist Ulf Wakenius’la birlikte Borusan Müzik Evi’ne geliyor. Merak edenlere, bu farklı sesi sahnede izlemek isteyenlere duyurulur…
Duyuruyla birlikte Youn Sun Nah’ın sadece kalimba eşliğinde söylediği muhteşem “My Favorite Things” yorumunu da paylaşıyorum. İyi dinlemeler…
Youn Sun Nah'ın smooth cazdan bir anda Tom Waits'in Jockey Full of Bourbon'una veya Metallica'nın Enter Sandman'ine geç(ebil)mesinde yalnız Asyalı kadın gırtlaklarında görülebilecek bir hususiyet var. Öncelikle kendi milli müziklerinden dolayı pentatonik müziği çok iyi biliyorlar. Bunu Afro-Amerikalılar da bilirler ve gospel ve bluesda kullanarak beyazlara da öğretmişlerdir. Nitekim mesela Enter Sandman'de ya da Summertime gibi caz standartlarında pentatonik dizilerin yoğun kullanıldığı görülebilir. Sonra Sainkho Namtchylak örneğinde görüleceği gibi sert (ya da brutal her neyse) vokal tekniklerini yine milli müzikleri sayesinde rahatça kullanabilirler. Bizim de böyle (yalnız genelde deneysel çalışan) bir Saadet Türköz'ümüz vardı. Almanya'ya yerleşti, bir daha haber alamadık. Youn Sun Nah, diğerlerinden farklı olarak, Asyalı kadınların progressive, avantgarde vs. denilerek aslında egzotizm arayanlarca mahkum edildiği serbest türlere yüz vermedi. İngilizceyi tertemiz okuyabiliyor ve doğrudan Amerikalılarla, Kanadalılarla rekabet ediyor. İşin doğrusu biraz da sesini ehlileştiriyor, batılı kulakları rahatsız edebilecek tınılardan uzak duruyor. Fakat genel olarak deneysele kaçmadan ve sesinin sınırlarını gösterme kaygısı gütmeden şarkı söyleyişini beğeniyorum. Eşlik eden enstrümanları asgaride tutması da bir özgüven göstergesi… Sanki her defasında farklı bir enstrümanla düet yapıyor.
Konsere gitmeye çalışacağım. Haberim yoktu, bilgilendirme için teşekkürler…
Cehaletimden kalimba'nın ne tür bir çalgı olduğunu yeni gördüğüm ve "My Favorite Things" dinleyebildiğim için teşekkürler! Canlı dinlenebileceği haberi ise cabası olsa gerek 🙂
Sevgiler
Çok mutluluk duydum; Youn Sun Nah'la bizi tanıştırdığınız için… Bayıldım kendisine…
Çok çok teşekkürler…
harika cidden! direk albümlerine el atiyorum!
Gönderen'e.. her gönderide ayrı bir incelik, ayrı bir güzellik. Teşekkür ediyorum.