Günden Kalanlar.31

• Dün Levent aradı. “Bir sorun mu var, Fil Uçuşu’nda niye yeni yazı yok?” dedi. Dostumun hem Fil Uçuşu’nu bu kadar düzenli takip etmesi hem de oradan yola çıkarak meraklanması hoşuma gitti açıkçası. (Aslında benim de ona çıkışmam gerekirdi, kendi bloglarının düzensiz güncellemeleri konusunda. Neyse, yeni bir blog açıyormuş, takibe alacağız elbette.) Evet, uzunca bir süredir Fil Uçuşu’na yeni bir yazı girişi yapmadım. Aslında yine de yapmayacaktım ama Levent’in sözlü saldırılarına maruz kalmak istemem. Üstelik dün twitter’da birkaç kişi, sabırla yeni yazı beklediğini söyledi. Ben de oturdum bilgisayarın başına.
Durum şu: Bir süredir, yeni öykülerle birlikteyim. Yaz başında biraz da keskin bir kararla, elimdeki dosyayı bir kenara demlenmeye bırakıp, önceki dosyaları/defterleri açtım. Tempoyu giderek artırdım. O temponun sonunda öyle bir ruh haline geliyorum ki, yaptığım diğer işleri hatta çevremdekileri görmez oluyorum. Fil Uçuşu da bu arada görmezden gelinenlerin arasına girdi. Ama bu kadar da ihmal etmemeliyim.

Aslında önce şöyle bir düşünce vardı kafamda. Öyküyü/öyküleri yazarken, burada da yazım sürecinin günlüğünü tutmak istiyordum. Sonra kendi üstümde bu kadar keskin deneyler yapmamaya karar verdim. Zaten yazarken iyice kapanıyorum, her şey batıyor, televizyonda yaptığım işler fazla geliyor, telefon konuşmaları yoruyor, bir de kendimle uğraşamam diye düşündüm.

Öyküler üstüne not: İyice eksilmeye, azaltmaya çalışıyorum. Pencerenin önünde durup uzun süre aynı noktaya baktıktan sonra, aniden nefes almayı ya da vermeyi unuttuğunu anladığın an gibi.

• NTV’de yaz boyunca yapmakta olduğumuz “Cumartesi” kendi meşrebine uygun izleyiciyle sohbet etmeye başlayan bir program oldu. Böyle sohbetler kısa ama kalıcı olur. Bu da öyle olacak sanırım.

Murat Daltaban nefis bir gitar aldı geçen hafta. Ben de Murat’ı tanıyorsam, olabilecek en kısa sürede, gitar meselesinde acayip sözler eden bir adam olur çıkar. (Onun gitar alması beni de gaza getirdi de, gitarların tellerini değiştirmeye başladım. Bu da bir şeydir.)

• Geçen gece acayip bir rüya gördüm. İnsanlar, dünya denen korku ve bilinmezlikler imparatorluğundan çıkışı ‘Kişisel Gelişim’ denen bir yolda bulmuşlar, oraya yürüyorlar. O kadar kişisel gelişmişler ve o kadar kendilerini dinliyorlar ki, arkalarından bağıranları duymuyorlar. “Durun!” diye bağırıyor birileri, “durun, o yolun sonundaaaa…” Tam orada uyanmışım. Öyleymiş yani.

Comments (6)

Kisisel gelisim rüyaniz cok hosuma gitti , cok dogru .calistigim 14 sene icerisinde cok duydum , artik bayildim..

Şuraya küçücük bir iz bırakayım istedim.

Çok daha iyi okuyabilmek için geri döneceğim gün ışır ışımaz! Gece gece kafam basmıyor da… 😛

Blogunuz, benim "kendime geldiğim" önemli mi önemli bir "özgürlük alan"ı. Daraldığım anlarda kaçtığım sığınağım! Tekrar tekrar okuduğum, bazen sadece derin derin "içime" baktığım. Naçizane isteğim, burasının uzun süre "sessiz ve sakin", okurların ise "sizsiz" kalmaması. Yalnız kalma isteğinize sonsuz saygı duyarak hem de! Tam da bu noktada "günlük" olayına ba-yıl-dım!
Yeni kitabınız için kolaylıklar. Dört gözle bekliyoruz.
"Kişisel gelişim" olayı ile ilgili yazdıklarınıza ise, mesleği "eğitim ve gelişim sorumlusu" olan biri olarak, bir şeyler söylemek isterdim. Ama olur olmaz kitaplar almış başını giderken ve "gelişim" sözcüğü bu kadar güzel "pompalanırken" diyecek söz bulamıyorum! Bence bu konu ayrı olarak irdelenebilir.

Rüyanız çok anlamlı. Bu arada öykü günlükleri bizim için (benim için) iyi olabilirdi aslında. Hep merak etmişimdir çıkış noktalarını , yazılış süreçlerini. Ama tabii yoğun bir tempoda insanı daha da çok yorabilir.
Neyse gelenleri okuruz biz de artık. 🙂

Günlük tutma fikriniz muhteşem. Bu fikirden başlıbaşına bir blog bile çıkabilir. Böylece benim gibi öykü yazmaya hevesli kişilere de yol göstermiş olursunuz. Sevgiler,

En guzel gunden kalanlardan biri de bu:-)

Leave a comment