• Orhan Pamuk’un Harvard Üniversitesi’nde verdiği The Charles Eliot Norton Konferanslarının metni “The Naive and The Sentimental Novelist” adıyla kitaplaştırıldı. Kitaba Murat’ın önerisiyle ulaştım; sağ olsun. Üstelik kısa süre içinde harika blogu 602.Gece’de kitapla ilgili bir yazı da yazdı. Murat’ın yazısından daha kapsamlı bir değerlendirme yapmayacağım. Ama etkileyici giriş bölümünün yanı sıra “Literary Character, Plot, Time” ve “Words, Pictures, Objects” başlıklı bölümleri zihin açıcı bulduğumu söylemeliyim. Pamuk’un kurmaca dışı metinlerini topladığı kitapları için bu tanımlamayı her zaman rahatlıkla kullanabilirim: Zihin Açıcı. Kitabı Robinson’dan almamın ertesi gününde, evet tam bir gün sonrasında, Orhan Pamuk’la karşılaştık Cihangir’de. Bütün dalgınlığımla yürüdüğüm bir anda selamıyla sarsıldım. İçimden “Keşke kitabı yanımda olsaydı da imzalatsaydım,” diye düşünürken kısa sohbet bitti, vedalaştık.
• 2011’in ilk on gününün içinde sevdiğim dostlarımın çoğuyla sohbet edebildim ya, işte bu iyi. Ufak tefek devamsızlıklar var, onları da zamanla çözmek lazım. “Cahil ile lak lak edeceğine, âlim ile taş taşı,” sevdiğim bir söz. Yeni yıla, birlikte taş taşımaktan gurur duyduğum âlimlerin sohbetiyle başlamak mutlu etti.
• Geçen hafta üniversite kadrosuyla bir yemek yedik; geç kalmış bir yeni yıl kutlaması. Görüşmeyeli uzun zaman olunca, laf lafı açıyor. Dün de bir nedenle, lise yıllığıma göz attım. Kimi yüzlerin isimlerini unutmuşum, kimileriyse tümüyle silinmiş hafızamdan. “Şimdi ne yapıyordur?” dediğim bir iki isim oldu. Sonra yıllıkları ve anıları sessizce kaldırdım.
İlk on günde alışamıyor insan 2011 demeye (:
İsmini unuttuğunuz yüzlere daha dikkatli baksaydınız, belki de yüzlerindeki harfleri okurdunuz? 🙂 (acaba Orhan Pamuk olmak ne menem bir duygudur?)