• İş dönüşü Demir Özlü’nün 2002 yılından, Berlin ve Amsterdam günlüklerini derlediği “Kanal Kentlerinde” kitabını okudum. Sesimin kısılmaya başlamasının siniri ve huzursuzluğuyla başına oturduğum kitapla biraz olsun rahatladım. Kimi düşünceler ilginç geldi kimilerine katılmadım. Sonuçta Demir Özlü’ye bakışım pek değişmedi. Özlü, 1950 kuşağından en az yakınlık kurabildiğim isim oldu. Bir türlü bulamıyorum bunun nedenini; bu akşam olduğu gibi kitaplarını okuma anları iyi gelir bana, özellikle sevdiğim öyküleri vardır ama yine de aramızda gerçek anlamda “sıcak” bir ilişki yok. Kimi zaman fazla mesafeli, kimi zaman fazla benmerkezci buluyorum galiba. Çözemeyeceğim ilişkimizi. Yine de nitelikli bir günlük okumak iyi geldi.
• “Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri” yeni bir baskıya giriyor. Yeni baskıyla birlikte kapağın değişecek olmasına çok sevindim. Eski kapak, aceleye gelmiş bir kapaktır. Rahmetli Erdal Öz’le birlikte stok görüntülerden hızla bir tane seçmiştik. (Murat da yanımızdaydı galiba, emin değilim.) Adını bilmediğim bir ressam (ya da illüstratör), Ted Pitts’in deseni o gün bugündür kapaktaydı. Yeni baskı ile kapak o desenden kurtulacak ve bir fotoğrafa merhaba diyecek. “Bir de Baktım Yoksun”da birlikte çalıştığımız Cansu Boğuşlu’nun bir fotoğrafı; çok beğendiğim bir fotoğraf. Bir kitap kapağında kullanılacağında, fotoğrafın tekniğinden çok duygusu önemli benim için. Yeni bir kitabım çıkacak gibi heyecanlandım öğle üzeri. (Hatta oturdum, kitaba hızlıca bir göz gezdirdim.)
• Sonunda olan oldu. Odam o kadar doldu ki, çalışma masasına ulaşmak için kitaplardan kuleler, dergilerden tepeler aşmam gerekiyor. Şimdilik neyin nerede olduğunu ezbere biliyorum. Bir süre sonra bu bilgi de kaybolacak odanın dehlizlerinde. (Aslında bu süreç başladı bile, gitarların tellerini değiştirmem gerekiyor, almıştım iki takım ama bulamıyorum.)
Kitabın kapağındaki fotoğraf çok güzel. İki farklı bisiklet var. İki farklı kişi gibi… Sevgili hep diyor "neslerin dişi ve erkeği olmaz" diyor gülüyor ama sanki yatan eğilmiş bisiklet aşık olan, erimiş sanki.. amelie filminden kare gibi..
kitabı okurken şöyle bir hisse kapıldım; kitabın yazarı sanki benim. evet insan okuduğu kitapta hep kendi hayatını görmeye meyillidir ve kitabın karakterini kendisi ile özdeşleştirir ya işte bende bu kitabı okurken karakter ben değil de yazarı benmişim hissine kapıldım.. bu kadar yalın anlatımları pek göremiyoruz artık edebiyatımızda maalesef hep bir karmaşık cümleler kurma derdindeymiş gibi geliyor edebiyatçılar bana.