Bu kısa anlatısında bizi Borges’le geçirdiği günlere götürüyor Alberto Manguel. 1948’de Arjantin’de doğan Manguel, okulu bitirdikten sonra Buenos Aires’teki Anglo-Alman kitapçısı Pygmalion’da çalıştığı yıllarla giriyor kitabına. Ve bu kitapçıda akşamüstleri geç saatte, Ulusal Kütüphanedeki yöneticilik görevinden dönen Borges ile tanışmasıyla başlıyor yolculuk. Artık doksan yaşını geride bırakmış annesinin yerine “okuyucu” gereksinimi duyan Borges, hemen herkese sorduğu gibi Manguel’e de akşamları evine gidip kitap okumasını öneriyor. Böylece on altı yaşındaki Alberto Manguel, haftanın üç-dört günü Borges’in evine gidiyor ve ona kitap okuyor.
Kısa süre önce benzersiz kitabı “Okumalar Okuması”nı okuduğum ve önüme gelen herkese önerdiğim Manguel’in, deneme-anlatı metindelerdeki ustalığı tam da bu andan itibaren kendini gösteriyor.
Bir yandan kurmaca ve heyecanlı bir metnin içinde ilerlediğinizi düşünüyorsunuz. Hani neredeyse Borgesyen bir metin. Oyun kurmaya düşkünlüğüyle tanıdığımız yazarın kurduğu bir oyun belki de. Görme yeteneğini yitirmiş bir usta yazar ve on altı yaşındaki kitapçı çırağının hikayesi.
Bir yandan da sıradan bir gözlem metninin içinde Borges’in evini ve düşünce dünyasını keşfetmemize kapı açan noktalara bastırıyor kaleminin ucunu. Okumaya hevesli bir bir ergenin bakış açısıyla, Borges’e hakm usta bir yazarın bakış açısı arasında yumuşacık geçişler yapıyor. Kimi zaman bir ev haline tanık oluyoruz, kimi zaman da “Don Quixote’nin Yazarı Pierre Menard” ile ilgili önemli bir değerlendirmeye.
Anılar ve bilgi arasında böylesi bir denge tutturmak da Manguel’in işi.
Kitabın bir başka güzelliği ise Sara Facio‘nun Borges fotoğrafları. Ben de Sara Facio’nun bir fotoğrafını paylaşmak istedim Fil Uçuşu’nda.
“Borges’in Evinde” YKY etiketiyle kitapçı raflarına çıktı. Benim gibi kitaplığında Borges rafı oluşturmaya çalışanların kaçırmaması gereken bir kitap.
sara facio'nun cortazar albümünü çok severim ben…
güzel blogunuz var emeğinize sağlık
Güzel bir yazi olmus…