Ölümden korktuğum için yemek tarifleri kullandığımı söyledi. Elimdeki ölçek sinirden titredi. 35 gr. iç bademi tezgaha koydum. Kuş üzümleri gözlerini kırpıştırarak sordu: Ne demek şimdi bu? ‘Tuzu uzatır mısın?’ dedim. ‘Kaç ölçek uzatayım’ dedi. Yok. Susmayacaktı. Bıçağımı biledim. 500 gr. eti küplere çevirirken ustaydım. İzliyor ve sinsi sinsi bekliyordu. Kitap masanın üstünde. Açık. Şöyle bir bakmam yeter. Konuşursa konuşsun. Kıskanç! ‘Hatırlıyor musun çaylı keki?’ dedi. Bıçak düştü. Yerler kanlandı. Sildim. İzi tazeyken sileceksin derdi annem. İzleri sevmezdi. Anneannem omuzlarını silker ve çaylı kek yapardı. Çocuktuk. Göbekli fırın günleriydi. Yuvarlak tepsilerden ortası şişik, kenarları kıtır kekler çıkardı. Soğusun bekleyin. Pencereden incirin dalları görünürdü. Sıcak yaz günleri. Ağustos böcekleri. Kek. Gazoz. Sabun kokusu. ‘Hatırlıyorum.’ dedim. Bisiklete binerken elindeki keki yiyebilmenin marifetten sayıldığı yaşlardaydık. Düşüren bitirdim diye eve koşar yeni bir tane alırdı. Bahçe duvarına oturup uydurma bir dilde şarkılar söylerdik. Geçen sene denedim yapmayı, biliyor musun. Çaylı keki yani. İstediğim gibi olmadı. Halbuki tam tarifine göre yapmıştım. Kabardı da. Ama işte. Eksik bir şeyler. Ne olduğunu tarif edemiyorum ama aynı değil. ‘Evet’ dedi. Evet.
Meandshadows dedi ki;
Ben bir yemek tarifiyim; içine katılan tek malzeme sevgi olan…
Ölümden korktuğum için yemek tarifleri kullandığımı söyledi. Elimdeki ölçek sinirden titredi. 35 gr. iç bademi tezgaha koydum. Kuş üzümleri gözlerini kırpıştırarak sordu: Ne demek şimdi bu? ‘Tuzu uzatır mısın?’ dedim. ‘Kaç ölçek uzatayım’ dedi. Yok. Susmayacaktı. Bıçağımı biledim. 500 gr. eti küplere çevirirken ustaydım. İzliyor ve sinsi sinsi bekliyordu. Kitap masanın üstünde. Açık. Şöyle bir bakmam yeter. Konuşursa konuşsun. Kıskanç! ‘Hatırlıyor musun çaylı keki?’ dedi. Bıçak düştü. Yerler kanlandı. Sildim. İzi tazeyken sileceksin derdi annem. İzleri sevmezdi. Anneannem omuzlarını silker ve çaylı kek yapardı. Çocuktuk. Göbekli fırın günleriydi. Yuvarlak tepsilerden ortası şişik, kenarları kıtır kekler çıkardı. Soğusun bekleyin. Pencereden incirin dalları görünürdü. Sıcak yaz günleri. Ağustos böcekleri. Kek. Gazoz. Sabun kokusu. ‘Hatırlıyorum.’ dedim. Bisiklete binerken elindeki keki yiyebilmenin marifetten sayıldığı yaşlardaydık. Düşüren bitirdim diye eve koşar yeni bir tane alırdı. Bahçe duvarına oturup uydurma bir dilde şarkılar söylerdik. Geçen sene denedim yapmayı, biliyor musun. Çaylı keki yani. İstediğim gibi olmadı. Halbuki tam tarifine göre yapmıştım. Kabardı da. Ama işte. Eksik bir şeyler. Ne olduğunu tarif edemiyorum ama aynı değil. ‘Evet’ dedi. Evet.
bunu dememeyi yeğlerdim ama aklıma başka türlüsü gelmiyor.
" sen ödevsin ama görünürde öğrenci yok. "
kafka
ben bir yemek tarifiyim; lezzeti senin ellerine bağımlı kalan..
Ne iyi…
üstadım ne söylesem boş.harika.
Ben bir yemek tarifiyim ,artık yapılacak kimsesi bulunmayan…
hadi aç-lıktan ölelim artık ..
bir yemek tabağıyım, kırılıp takımı bozan.
Ben bir akşam yemeğiyim, her akşam yalnız yenilen..