New York’a turist olarak gittiyseniz büyük olasılıkla Manhattan civarında konaklayacaksınız. Mantıklı… Şehrin simge binalarına, müzelerine, meydanlarına ulaşmanın kolay yolunu seçtiniz.
Ama koskoca New York bu… Gezinizin Manhattan’la sınırlı kalmayacağı kesin. Hele Brooklyn’e gitmeden olur mu? Olmaz tabii.
Manhattan’dan kalkıp Brooklyn’e gidecek olanlar için küçük bir uyarı. Ulaşım konusunda önceden bir çalışma yapmanızda fayda var. Gördüğünüz her ‘Sarı Taksi’ Brooklyn’e gitmeyecektir çünkü. Bir nevi “ben karşının taksisiyim abi,” durumu anlayacağınız.
Brooklyn’e geçer geçmez manzara değişecek. New York başka alem, Brooklyn başka. Örneğin benim gibi kitapçılara tutkunsanız Manhattan’da Strand’e gittikten sonra Brooklyn’de Bookcourt’a uğramamak olmaz.
Ama şimdi kitapları değil, plakları konuşacağız.

Söz konusu plak olunca ‘uğramadan olmaz’ sınıfından bir yer önereceğim size. Bunun için Manhattan’dan Williamsburg Köprüsü aracılığıyla Brooklyn’e bağlanıp, yolunuzu Kuzey 9.caddeye düşürmeniz gerekiyor. Orada sizi dünyaca ünlü Rough Trade’in dev hangarı bekliyor olacak.
Rough Trade Londra merkezli bağımsız bir plak şirketi. 1976 yılında kurulmuş. İngiltere’de alternatif müziğin sesini duyurmak için neler yaptıklarını bilen bilir. Bağımsız bir plak şirketinin, dünyanın devleri arasından sıyrılmasının en güzel hikayelerinden biri var karşımızda. O hikayeden hangi gruplar geçmiyor ki, The Strokes, The Decemberists, Belle & Sebastian, Arcade Fire, My Morning Jacket, Antony and the Johnsons, Anastacia bu isimlerden sadece birkaçı. 1976’da Geoff Travis tarafından batı Londra’da, Ladbroke Grove’da açılan küçük dükkandan dünyaya yayılan bir ses şimdi. Rough Tade’in tarihine hakim olmak için Neil Taylor’un “Document and Eyewitness: An Intimate History of Rough Trade” isimli kitabını okumak gerekiyor.

1988’den itibaren yeni dükkanlar açmaya başlamışlar. O ticari atağın önemli hamlelerinden biri de 2013’te açılan Brooklyn’deki dev yapı.
İçeri girer girmez –şaşkınlığınızı attıktan sonra- yapacağınız ilk iş küçük kafeye gitmek olmalı. İsterseniz birazcık oturup soluklanır, isterseniz de kahvenizi alıp plaklar arasında dolaşırken yudumlarsınız; karar sizin. Bütün türlere kapısı açık bir plak koleksiyonu var ama alternatif, punk, grunge, rock daha iddialı oldukları alanlar.
Plaklar arasında gezerken bir de ne göreyim; “Turkish” ve “Erkin Koray” bölümleri var. Evet, Erkin Baba için ayrı bir bölüm düşünmüşler. Türkiye’den gelen seslerde kimler vardı peki? Selda Bağcan, Cem Karaca, Kamuran Akkor ve hemen satın aldığım özel bir plak: Bunalım.
Bunalım, adı daha çok Kurtalan Ekspres’le anılan ama müzik tarihimizin her noktasında izi olan Ahmet Güvenç’in 1969 tarihli grubu. Grubun menajeri de özel bir isim: Cem Karaca. Böyle bir plağı hem de New York’ta bulmuşum, kaçırır mıyım? Müzik tarihimizden bir sayfa 28 dolara benim oldu.
Rough Trade’in bir köşesinde gitar pedallarını deneyebiliyorsunuz. Taktım gitarı boynuma çocuk gibi eğlendim. Plaklar, CD’ler ve hatta kasetlerle dolu bölümün üstünde bir asma kat var. Adını Moby Dick yazarı Herman Melville’den alan bu bölümde harika müzik kitapları bulabiliyorsunuz. İsteyen buradan kitabını alıp, mekanın minik kafesinde kahvesini içerken okuyabiliyor. Müzik dinlemek zaten bedava. Yani bir kahve parasına gönlünüze göre bir gün geçirebilirsiniz.

Alışveriş yaptınız ya da yapmadınız… Fark etmez. Eğer müzikseverseniz Rough Trade’de olmak size iyi gelecek. Sonrasında ister sahile doğru yürüyün, ister Brooklyn’in kendine has dokusu içinde uzun bir yürüyüş yapın.
Sonuçta şunu net bir şekilde söyleyebilirim: Müzikseverseniz Rough Trade’in Brooklyn’deki dev mağazası tam size göre. Binadan içeri girer girmez kendinizi harikalar diyarındaki Alis gibi hissedeceksiniz.
