Ceren Türkmenoğlu: Mâî

Özgeçmişine bakınca Ceren Türkmenoğlu’nun Ankaralı olduğunu düşündüm. Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı ve Hochschule für Musik und Theatre Leipzig’de keman eğitimi almış. Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestrası ve ardından İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nda çalışmış. 2017’de Amerika’ya taşınarak keman performansı yüksek lisansını tamamlamış ve Boston Filarmoni Orkestrası da dahil olmak üzere önde gelen orkestraların üyesi olarak çalışmış. Yo-Yo Ma’nın kurduğu Silk Road Ensemble ile de çalışmaları olmuş. Halen Ankara Opera ve Balesi Orkestrası’ndaymış. Bunlar yaptıklarının bir kısmı. Başlangıç ve şimdiki zaman kipinde Ankara olunca, Türkmenoğlu’nun albümünü başka bir kulakla dinledim.

Özellikle de albüme adını veren parçayı: Mâî.

Ceren Türkmenoğlu bu parçayla ilgili olarak şöyle demiş: “Mâî, köken olarak Türkçe’ye Arapça’dan geçmiş eski bir sözcüktür. “Su ile ilgili” anlamına gelen bu sözcük akışkanlık ve mavi renk gibi suyun doğasına ait şeylerin yanı sıra suya ait olan ve suda yaşayan şeyleri de ifade eder. Su, felsefede her şeyin kaynağı olarak kabul edilir. Başka bir deyişle, her şey sudan gelir ve suya geri döner. Bütünlüğü ve sonsuzluğu simgeleyen deniz, yaşamın başladığı ve ruhun özlemini duyduğu yerdir. Bu parça, pandemi sebebiyle sevdiği birini kaybetmiş ve onları sonsuzluk denizine uğurlamış herkes için yazıldı.”

Elbette eserin üreticisi ne diyorsa odur, doğrudur. Fakat gel de sen onu benim Ankara sesi duymak isteyen kulağıma anlat. Parçayı birkaç kere dinledim ve hep sonbaharın kışa döndüğü günlerde Cinnah’tan aşağı yürüyüşlerim, otobüs durakları, Kızılay’daki teğet geçen kalabalıklar, 5.cadde ile 7.cadde arasında ruh gezdirmeler falan geldi. Eser sahibinin suyu işaret ettiği bir parçada, suya en uzak duyguların şehri Ankara’da kayboldum.

Herkese farklı hikâyeler anlatan eserleri tam da bu yüzden seviyorum. Bu da benim hikâyem.

Ceren Türkmenoğlu‘nun ilk albümü Mâî on parçadan oluşmakta. Beş beste Türkmenoğlu’na, iki beste Dimitrie Cantemir’e ait. İki bestede de Türkmenoğlu ile müthiş müzisyen Hakan Kurşun’un imzası var. Ayrıca Kurşun’un adını hem ortak yapımcı olarak hem de mastering’te görüyoruz. Konuk sanatçıları tek tek yazmayayım; sadece Ceren Türkmenoğlu’nun bir multi-enstrümantalist olarak her yere yetiştiğini belirteyim.

Ne yalan söyleyeyim; 90’lardan sonra enstrümantal olarak tanımlanan albümlerle arama biraz mesafe girdi. Belki de o yıllarda çok dinlediğim içindir. Ayrıca insanı “içsel yolculuklara” çıkaran müziklere oldum olası mesafeli olmuşumdur. Her tür “içsel yolculuğa” mesafeli biriyim ne de olsa. Ama bu albüm bana çok iyi geldi. Belki de biraz durmaya ihtiyacım vardı.

Belki de Ankara’yı özlemiştim. Kim bilir?

Comments (2)

Ceren Türkmenoğlu

Bu güzel yazınız için çok teşekkür ederiz Yekta Bey, bizi onurlandırdınız. Müziğimizin dinleyene iyi geldiğini duymak alabileceğimiz en güzel hediye. Ankara ile özlem gidermeye geldiğiniz zaman umarım tanışma fırsatımız, belki Ankara sokaklarında bir yürüyüş yapma fırsatımız olur. Saygılarımla

Tüm hayatına yakından şahit olduğum naif kuzenim
Ben albüme ismini veren şarkıda seni buldum hep su gibi bir çocuktun ( benim için çocuk olman kısmı hiç değişmeyecek galiba)
Yaptığın işe duyduğun saygı ve verdiğin emek berrak zihninle beraber olunca hersey güzel olacaktır elbette
Yaşamın olumsuzluklarını herseye bahane sananlara inat sen her zorluğu yeni bir başarıya çevirdin ve her zorlukla daha da güzel bir insan oldun

Leave a comment