Deep Purple’ın üç bacağı

Blackmore rock dünyasının tartışılmaz, çığır açan ve belirleyici gitaristlerinden biridir. Eyvallah!

Özellikle benim ergenlik dönemimde Ritcihe dinlemek, onun sololarını ezberlemek, onunla ilgili efsaneleri bire bin katarak anlatmak önemli ve değerliydi. Bu büyük yetenek klavyede nereye dokunsa ayrı bir değer katardı müziğe. Onu anlatırken -di’li geçmiş zaman kullanmam boşuna değil, çünkü ne yazık ki Deep Purple ve Rainbow sonrası dönemlerinde aynı derecede güçlü bir etkisi olmadı İngiliz gitaristin. Blackmore’s Night konusunda çoğu kişinin aynı fikirde olduğuna eminim.
Geçenlerde aklıma geldi, not düştüm. Bir de Fil Uçuşu‘nun gevezelik alanına yazayım. Blackmore harikadır, tamam. Gillan efsanevi bir tekniğe sahiptir, eyvallah. Bir dönem Deep Purple’ı çekip çeviren Coverdale ve Hughes konusunda kim eğri konuşabilir ki, ona da kabul.
Ama bence hard rock tarihinin en belirleyici sedalarında birini, yani Deep Purple sedasını asıl yaratanlar  Paice-Lord-Glover üçlüsüdür. Ian Paice standart bir davul setinde, swingi bol ve keskin trampet tuşeli çalışıyla hem ekonomik, hem süsten uzak hem de kesintisizdir. Basit görünen geçişleri, birkaç dinleyişten sonra büyüler insanı. Roger Glover, Paice ile net bir uyum sağlar. Kök vuruşları çok anlaşılırdır ve şarkının ritm grubunu bir an boş bırakmaz. Üstelik gurubu gurp yapan prodüksiyon yeteneği de onun omuzlarındandır. Jon Lord için ne denebilir ki? Müthiştir. Haddimi aşmadan sadece “Büyüksün Jon abi,” der susarım.
Deep Purple, günümüzde yana yakıla dinlenen bir grup değil belki. Yeni kadrosu (özellikle Steve Moorse) yine harika işler yapıyor ama herkesin zihninde ‘Smoke on the Water” günleri var. O günlerden bu zamana kalan sedaya ve özellikle Paice-Lord-Glover üçlüsüne saygılarımla…

Comments (1)

Merhaba,

Sizden bir Deep Purple yazısı okuyunca açıkçası bayramda bol harçlık almış çocuklar gibi sevindim… 🙂 12 yaşından beri Rock müziksiz yapamayan, mahşerin 3 atlısı dediğim Led Zeppelin, Black sabbath ve Deep Purple içinde her zaman Deep Purple'ı herp en üstte tutan, yaşının onlar basamağında uzundur 4 rakamının oldan birisi için böyle bir yazı başka nasıl olabilir ki…
Yazınızı okurken aklıma 96'de Harbiye'deki ilk konserlerindeki halim aklıma geldi. Paice'ın ne yaptığını anlamak için üstlerde bulabildiğimiz yerimizden güvenlikleri yara yara sahne önüne sızımamız aklıma geldi.
Kendi blogumda uzundur bir Deep Purple yazısı yazmak istiyordum ama duramadığımdan o kadar uzun oluyordu ki bir türlü bitememişti. Bu yazı bana nasıl yazmam gerektiği konusunda da bir yol gösterdi biraz.
O yüzden bu yazı için teşekkürler. 30 yıl önceki ergen heyecanı ile yazılmış bu yorum için de kusura bakmayın ama o heyecanı kaybettiğimizde "Smoke On The Water" dinlemenin ne tadı kalır ki… 🙂

Leave a comment