Edebiyatçılarımız Ne Diyorlar?

Mustafa Baydar’ın1960
yılında yayımlanan kitabı “Edebiyatçılarımız
Ne Diyorlar”
, 1954-1960 yılları arasında elli edebiyatçıyla yapılmış
söyleşilerden oluşuyor.
Mustafa Baydar, bu söyleşileri yaptığında  35-40 yaşlarında bir gazeteci. Öyle ‘net’
sorular sormuş ki, hayran olmamak elde değil. Korkusuz, arkadan dolanmayan,
eveleyip gevelemeyen bir gazetecinin, karşısındaki sanatçıyı nasıl
‘açabileceğinin’ dersi var elimizde. Kitabın önsözünü yazan Ruşen Eşref
Ünaydın’ın dediği gibi konuşacağı edip veya şairin eserlerini iyi okumuş,
önemli bilgiler toplamadan söyleşi masasına oturmamış bir gazeteci Baydar.
(Soyadı benzerliği dikkatinizi çekmiştir; bilgilerim beni yanıltmıyorsa Mustafa
Baydar, Yavuz Baydar’ın amcası.)
Mustafa Baydar’ın bazı sorularından örnekler vereyim:
Halide Edip’e
“Sinekli Bakkal’ın son kısmını eser acıklı bitmesin diye tâbilerin
(yayıncıların) ısrarı üzerine değiştirmişsiniz. Halbuki eser sizindir,
tâbilerin değil.”
Nurullah Ataç’a
“Bugün yerine ‘büğün’ demekte neden ısrar ediyorsunuz? ‘Ve’yi neden
kullanmıyorsunuz?”
Falih Rıfkı Atay’a
“Fazla yazmak zorunda olmanız yazılarınızın kalitesine tesir ediyor mu?”
Behçet Kemal Çağlar’a
“Atatürk için yazdığınız bir manzumede ‘Göreyim, ondan sonra mil çeksinler
gözüme’ diyorsunuz. Bu sözünüzde ne dereceye kadar samimisiniz?”
Yaşar Kemal’e
“Bazıları ‘Çukurova konusu bittikten sonra Yaşar Kemal durack’ diyorlar, ne
dersiniz?”
Aziz Nesin’e… “O
kadar çok yazıyorsunuz ki, insanın okumaya vakit bulabildiğinizden şüphe edesi
geliyor.”
Örnekler uzar gider.
Bu sorular kadar, hatta onlardan daha çarpıcı olanlar
elbette cevaplar. Halide Edip’in modern sanat hakkında söyledikleri, Melih
Cevdet’in söyleşi sırasındaki gerginliği, Behçet Necatigil’in ‘hatıra ile
hayal’ karşılaştırması, Aziz Nesin’in “Bütün diktatörler mizahtan korkar”
çıkışı ve daha niceleri…
Kitapta adı geçen yazarları, şairleri okumuş ya da
okumamışızdır. Severiz ya da sevmeyiz. Ama hepsinin “gür bir ses çıkarmak”
konusundaki kararlı tavrını kabul etmeliyiz.
Türkiye’nin bugünündeki ‘önemli konular’ karşısında sesiz
kalmayı seçen, arkadan dolanarak ‘zaman kazanan’, ‘pozisyon korumak’ için
başını kuma gömenleri hatırlayarak okumak gerekiyor bu kitabı.

Bu ülkenin düşünce dünyasında nasıl kararlı ve yırtıcı
bir gelenek olduğunu görmek, insana iyi geliyor.  (Kitabın yeniden basımını yapan İletişim Yayınları’na ve yayına
hazırlayan Kıvanç Koçak’a teşekkür
ederim.)

Comments (1)

Teşekkürler yeni yazılarınızı merakla bekliyorum. Saygılar.

Leave a comment