Edgar Allan Poe’yu tanıyor musunuz?

Edgar Allan Poe üzerine çok sayıda inceleme yazılmış, bir miktarı da Türkçeye çevrilmiştir. Kimileri yazarın zorlu ve ender bulunur dönemeçlere sahip hayatına odaklanırken, kimileri de edebi değerini mercek altına alır. Gerçekten de Poe’nun kırk yıllık kısa yaşamı, inanılmaz olaylar ve bu olayların gölgesinde geçen günlerden beklenmeyecek üretkenliktedir. Ufak tefek bedeninin kadlıramayacağı kadar acıyı, alkolü, uyuşturucuyu, kumar borcunu, aşağılanmayı, ezilmeyi ve yok sayılmayı sığdırdığı ömrü, öykü ve şiirin benzersiz ürünleriyle doludur. Bir yandan da, hayatındaki gizem eserlerinin doğal kaynağı olmuştur; yaşamının inişli çıkışlı çeşitliliğini eserinin merkezine oturtabilen, giderek kendi eseri haline gelebilen bir büyük kalemdir Poe.

Poe üzerine en değerli ve zihin açıcı çalışmalardan biri 2010 Ağustos’unda Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi tarafından yayımlandı. İlgi alanı öykü olan Amerikalı akademisyen ve eleştirmen Charles E. May‘ın “Edgar Allan Poe – Öykü Üzerine Bir İnceleme” adlı çalışması Hivren Demir-Atay‘ın özenli ve konuya hakim çevirisiyle Türkçeye kazandırıldı. Böylesi eserlerde olması gereken (ama her zaman bulamadığımız) kronoloji-kaynakça-dizin konusunda da yayınevini özellikle tebrik etmek gerekiyor.

Charles E. May, üç bölümlük çalışmasının ilk bölümünü “Öykü” türüne, ikinci bölümünü Poe’ya yani “Yazar”a ve son bölümünü de önemli akademisyenlerin ‘sağlam’ eleştiri metinlerine ayırmış. İlk bölümü, sadece öykü ile ilgilenenlerin değil yazar olsun, okur olsun, kurmaca dünyanın kapılarını aralamak isteyen herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle Poe’nun öyküleri üstünden örneklediği ‘Parodi ve Oyun’ bölümüyle, ‘Hakikat ve Kurmaca’ bölümü hem zihin açıcı, hem de o bir türlü sorulmaktan vazgeçilmeyen “Bu yazdıklarınızı ne kadarı gerçek?” sorusunun maskesini düşürecek nitelikte.

Detektif öykülerini, polisiyeyi, gerilimi, kara edebiyatı (nasıl tanımlarsanız tanımlayın) sevenler için ise, defalrca okunacak bir bölüm önermek isterim: Mart 1841’de yazılan ve ilk detektif öyküsü olarak bilinen “Morgue Sokağı Cinayeti” öyküsünün çözümlendiği bölüm. Öyküyü bilenler çözümü (yani katilin kim olduğunu) bilirler; okumamış olanların zevkini kaçırmamak için sonunu söylemeyeceğim. Ama öykünün çözümlenmesindeki şu noktayı kitaptan aktarmak isterim: “…bu, Poe’nun mecazi olanı, bire bir ifade etiiği anlama dönüştürmesinin bir başka örneğidir; çünkü gaddarca işlenmiş bir suç genellikle ‘hayvanca’ ya da ‘vahşice’ d,ye adlandırılır. Poe, ‘suçluyu’ hayvan addederek, insandaki hayvanın açığa çıkışı biçimindeki suç mecazının bire bir çevirisini yapmış olur. Suçun nedensizliği, Poe’ya özgü bir araçtır; insanı, gerçekçi bir hareket kaynağını bir kenara bırakmaya ve bütünüyle bağlamsal ya da estetik bir hareket kaynağına odaklanmaya iter.”

Modern edebiyatın ve özellikle öykünün yapıtaşlarını anlayabilmenin anahtarlarından biri Poe’nun öykü dünyası. Charles E. May’ın incelemesi de o dünyaya giriş için mükemmel bir anahtar.

Yorumlar (5)

Senelerce senelerce evveldi
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz
İsmi; Annabel Lee
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekten başka beni
O çocuk ben çocuk, memleketimiz
O deniz ülkesiydi
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee …..

Evet ben Edgar Allan Poe'yu tanıyorum. Çünkü benim ortaokul dönemimde okuduğum yabancı şairler arasında ilk sırada gelir ve özellikle Annabel Lee adlı şiiri. Bu şiiri ilk okuduğumda haliyle çocuktum aşk ve sevda üzerine sadece kendi çapımda hayaller kurduğum yeni yetme bir sevdalıydım. Herşeyi toz pembe gören, sevdaya da o şekilde yaklaşan. Ve ne zaman ki bir yerde Poe'nun adı geçecek olsun ilk önce bu şiirİ gelirdi aklıma. Belki de şair ile o dönemlerde kuramadığım bir yakınlığı sonrasında keşfedecek olduğum içindi. Çünkü O, romantik akımın öncülerinden biriydi ve benim de tıpkı onun gibi ve de yaş itibariyle gelişmeye başlayan duygularımla birlikte romantizme karşı duyduğum ilginin benzerini ve de daha büyüğünü onda, onun şiirlerinde görmüş olmamdandı.

Edgar Allan Poe hakkında yazı yazdığınızı görünce çok mutlu oldum =)
Benim onunla tanışmam annemin eski kütüphanesini boşaltmaya başlamamla başlamıştı. Elime aldığım sizinde yazınızda bahsettiğiniz kitabı olan Morgue Sokağı Cinayeti'ni direk okumaya başladım ve çok etkilendim sonrası malum diğer eserleri derken yıllar geçti ve şimdi Ege Üniv. Kütüphanesinde türkçeye çevrilmeyen eserlerini okuyorum. Gerilim-Polisiye romanlarını okuyup, seven kişilerin çoğu Poe'yu bilmez. Halbuki o bu türün kurucusu sayılır. Bugün bile hikayelerini okusanız dilindeki sadeliğin ve kurgularındaki düşünce yapısının hala güncelliğini koruduğunu fark edersiniz 🙂

Zannederim annabel lee ve morgue sokagi cinayetleri iyi okuyucularin (ya da bir zamanlarin iyi okuyucu olanlarin*) erken donemlerinde okudugu eserlerden ikisi. Baslaigi okudugumda aklima hemen bu ikisi geldi cunku ve yorumlari okudugumda bu kaniya vardim. Annabel lee yi daha ilkokul yillarinda abimin beyaz naylonla kaplanmis o zaman bile eski olan lise edebiyat kitabinda okumustum ilk. Aslinda pek cok yazarla ilklerim o kitapla gerceklesmistir. Edgar i tanirim lakin cok icli disli degilizdir. Son bir kac sene icinde rastladigim en iyi siir gene kendisine aittir ki o da "bir dusun icinde bir dus"tur.
*bir zamanlar iyi okuyucu oldugum dogru lakin su an oyle bir donemden geciyorum ki once uzunluguna bakip sonra okunaya basliyorum ve malesef sadece kisa olanlari seciyorum. Ama bu sadece icinden gecmem gereken bir donem.

Cinayet romanı yazarken en ışık tutan, yol gösteren yazarlarım arasında gelir.

Yaşadığı dönemde balonla aya gitmeyi hayal eden ve bunu yazmayı başaran, hayal dünyası geniş yazarlardan biridir.

bir yorum bırakın