Emma Peel: Mart… Baharın başlangıcı diye bellettiler ya bize, soğuklar kırıp geçse de aldırmıyorum. Mutluyum bugün…
Karşıdaki Adam: Düşünceli görünüyorsun…
Emma Peel: Tam da o yüzden mutluyum diyorum. Düşünüyorum bütün gün, boşluğa bakarak. Bahar vurgunuyum ben!
Karşıdaki Adam: Ama hâlâ siyah-beyazsın.
Emma Peel: Ne güzel değil mi, ne güzel…
Meandshadows dedi ki;
Her ay bir renge bürünür, büründürür. Mart ayı, siyah beyazdır; kararsız, siyaha da, beyaza da eşit mesafede. İyimser, Mart ayını beyaz algılar bahar yaklaştı diye. Kötümser ''mart ayı dert ayı, mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır'' der. Kediler için aşkın rengidir Mart. Kuşlar için yuvaya dönüş mevsimi yaklaşmıştır. Ayılar kış uykusundan uyanmış mıdır bilinmez. Yalancıdır Mart ayı; sağ gösterip sol vurur. Bir gün bahar enerjisi, yeni umutlar verir, öbür gün karlı bir sabaha uyanırsın. Şemsiyeni bir alırsın, bir bırakırsın, bir alırsın, bir bırakırsın dışarı çıkmadan önce, sonunda sırılsıklam dönersin akşam eve. Benim için rengarenk duygulardan oluşan gökkuşağından bir kapıdır Mart; kıştan bahara geçerken nice umutlar bağlanan, yüreklerde kelebekler uçuşurken yeni kararlara varılan…
E.P. iç ses- işte bu farklılıklarımız bizi "biz" yapıyor. senbeni "siyah-beyaz" görsen de, ben de sana bahar mutluluğu desem de aslında bu bakışım sana olan aşkımın, hayranlığımın, dışarda yağan yalan kara rağmen "gelen bahar" ın heyecanını taşıyor.
evet bahar VURGUNuyuz sevgilim ….
Ve o esnada Emma ve Karşıdaki Adam, Sabahattin Ali'nin dizelerini, Nükhet Duru'nun müthiş yorumu ve sesinden dinlemektedirler…
VURGUN
"seneler sürer her günüm
yalnız gitmekten yorgunum
zannetme sana dargınım
ben gene sana vurgunum"
Emma, bu pozunda kusursuz. Siyah beyazlığını iyi kullananlardan:-)
Karşıdaki Adam: Seninle de iki çift lakırdı edilmiyor be Emma. Bazen çok gıcık bir insan olabildiğini söylemiş miydim daha önce. Beni delirtmek için mi yapıyorsun bu pozları anlamıyorum. Herkes gergin, herkes mutsuz, bi sen iyisin maşallah. Yok yok, bu hayat böyle geçmez. Bir kere de dön bana sor nasılım diye. -Ben avare ruhum, gerisi değil umrum- hareketleriyle nereye gider bu ilişki? Hey kime konuşuyorum, nereye daldın yine?
Emma Peel: Hı, ne dedin? Rüzgar ne güzel esiyor değil mi?
Karşıdaki Adam: Rüzgarlar götürsün seni Emma. Ama yetmez gücü değil mi? Ben gidiyorum o vakit, duydun mu?
Emma Peel: Terasa bir çan almak lazım, ne güzel olur bu rüzgarda.
Karşıdaki Adam: Allah seni bildiği gibi yapsın Emma.
Emma Peel: Yapmış işte bildiği gibi.
Der Emma ve gerinerek yataktan kalkar, kendine bir fincan kahve koyar. Adam bir iki söylenir, susar, gider kendine sallama çay yapar.