Kültür dünyamız en önemli aydınlarından, en aydınlık yüzlerinden birini kaybetti. Eleştirel düşünce ağacının önemli köklerinden biri yok artık. Bir süredir hastaydı ama yine de konduramıyorduk ona ölümü. Geçen yaz, Zeynep’le Çapa’nın bahçesinde çay içip durumunu konuşurken, aklımıza hiç kötü şeyleri getirmemiştik. İyileşsin de bir yemeğe çıkalım diyorduk sadece, anlatacaklarımız birikmişti ne de olsa. Hastalığı süresince yaşananlarla nasıl da tatlı dalgasını geçecekti, gülüşecektik. Neyse ki o yemeğe çıktık, yine çınlattık kadehleri. Hatta tedavi sonrasında birlikte çalışmaya da devam ettik. Liselerarası bir öykü yarışmasında jüriydik, görevinin başındaydı. En son “Metin Altıok Şiir Ödülü” töreninde gördüm, yorgun gibiydi. Ama dimdik ayakta karşıladı bütün konukları, duruşundan hiç taviz vermedi. Ölüm haberini aldığımda sayısız görüntü gelip geçti zihnimden. Görüntüler seslere karıştı. Sözleri, onun ciddi ama çoğunlukla ironi dolu sesiyle kulağıma oturdu. Cep telefonumda mesajı duruyor hâlâ, okudukça içimi acıtan.
Füsun Akatlı’ya veda etmek zor. En iyisi bu yazıya nokta koymayıp bir virgülle yarım bırakmak,
çok ama çok üzüldüm daha yeni Kürk Mantolu Madonna vesilesiyle anmıştım mekanı cennet olsun…
Onu Bilge Karasu vesilesiyle tanımıştım yaptığım araştırmalarda. Benim için Bilge Karasu'nun bu tarafta kalan bir parçası gibiydi. O da göçtü gitti sonunda. Mekanı cennet olsun.
Haberi alınca neye uğradığımı şaşırdım.
Hasta olduğundan da haberdar değildim, benim için ani bir gidiş oldu.
Üzgünüm çok. Cennet olsun mekanı.