Günden Kalanlar.25

• Blog’ların üstündeki yasağın karmakarışık ettiği bir ruh halindeyim. Fil Uçuşu’na eskisi kadar düzenli yazamadığımı biliyorum. İçimi sıkıyor bu durum. Oysa her zaman “süreklilik” önemli olmuştur benim için. Önceleri blogu olduğu gibi wordpress’e taşıdım, sonra filucusu.net alan adına yönlendirdim. Bir süre hem blogspot hem wordpress adreslerine girdim yazıları. Ama sonunda yoruldum bu karmaşık durumdan. Şimdilik sadece blogspot’a giriş yapıyorum. (Blogspot deyince aklıma blogspoRt rezaleti geliyor, ne günlerden geçiyoruz yahu!)

İzmir Kitap Fuarı her anlamıyla iyi geçti. Okurun yaklaşımı, donanımı etkileyiciydi. Can Yayınları standında oturduğum zaman diliminde elinde listelerle gelen okurları gördükçe mutlu oldum. Alacağı kitabın çevirmenini soran okurlara içimden alkış tuttum. İmza saatimden önce söyleşi vardı. Biraz duygulu bir söyleşi oldu açıkçası; “Kurmaca-gerçeklik” ekseninde konuşayım derken laf döndü dolaştı bir hüzün bulutuna çarptı. Gece de güzel bir kadro şöyle bir dolaştık İzmir’de. Yazar dostumuz Mehmet Anıl’ın ve İzmirli dostlarımızın ev sahipliğine şapka çıkarttık. İzmir insana iyi geliyor.

Willem Elsschot, edebiyat dünyasında ilginç bir yere sahip. Kanat Yayınları’ndan çıkan “Peynir”i okuyana kadar tanımıyordum açıkçası. Büyük bir ilgiyle okudum. Romanın kahramanı Laarmans’ı diğer kitaplarında da kullandığını öğrenince iyice meraklandım. Kitabı bitirince, ilk gençlik yıllarımda okuduğum Wilhelm Reich imzalı “Dinle Küçük Adam”ı tekrar gözden geçirmek ihtiyacı duydum. Böyle bir ironi kaynağını daha önce okumuş olmayı dilerdim; Kanat Yayınlarına ve kitabın çevirmeni Burcu Duman’a teşekkür ederim.

• Peki ne dinledim bu aralar? Açıkçası en çok Dvorjak dinledim. Bir ara Adele ile zaman geçirdim. Bir de ACT’nin yayımladığı Lars Daneilsson&Lezsek Mozdzer albümü “Pasodoble” var.

Comments (4)

Ben de çok yoruldum.
Benzeri görülmemiş bir psikolojik baskı ve işkence bu. Birçok kişi tamamen açıldı sanıyor, sonra yine başa dönebiliyor.
''R'' rezaleti ile sonumuzu meçhule girdi ve öylece kaldı sanırım…

Siz yazmaya devam edin lütfen…

Hani heyecan yitmesi diye bir şey vardır ya, o oluyor kimi zaman… Ama haklısınız, "baskıcı"nın da istediği bu. Durmamak lazım!

Sizin yazılarınızı okumanın diğer güzel yanı da,(ya da sadece bana öyle oluyor) okurken sesinizin kulaklarımız da yankılanması olsa gerek.İfade edebilmişimdir umarım..

Edebiyatın içimde bıraktığı hüzünlü bir soru vardır: Eski parlak, ışıltılı günlerimiz geri gelmez mi? Çoğunlukla yanıtı 'Hayır, gelmez!" olarak veririm. Ama bazen de "Melankoliye batmayayım, hayatın güzel geleceğini şimdilerle varediyoruz. Biraz gayret edersek geçmiştekinden çok daha güzeli denk gelebilir," derim.
Sonra ben Günden Kalanlar 25 isimli blog yazısını okudum. Tembellik yok, dedim. Uzun bir zaman sonra bir blog yazısı yazmaya karar verdim. Fil Uçuşu sağ olsun!
"Baskıcı" paydos etsin artık. Fil Uçuşu keyifle yazılmayı hep sürdürsün. Durmamak lazım! Sevgiler…

Leave a comment