Bu oturumun farkı Erdal Öz konuşuyor olmamızdı. Hepimizin zihninde türlü görüntüler, kaptırdık gitti. Erdal Abiyle yaptığımız bütün o yolculukları, sohbetlerimizi, içtiğimiz rakıları düşündüm. Çanakkale’de güneş doğurup, Kapadokya’da güneş batırdığımız anlar. Oturumun sonunda kendimi tutamadım, bir de Erdal Abi fıkrası anlattım. Üstelik fıkraları hiç sevmediğimi söyleyerek. Kusura bakma Erdal Abi, doğrudan konuşmayı senden öğrendik. Oturum sonrasında, rakıya anıları meze ettik. Can, bütün akşam bizimleydi. Ne güzel!
• Bir kez daha Kafka, bir kez daha Dönüşüm. Aklıma Gregor’un kabuğuna saplanıp kalan elma takıldı. Elma? Elma!
• Cumartesi Bülent Erkmen’le karşılaştık. Ayaküstü sohbet. İyi geliyor bana Erkmen’le sohbet. Vedalaşırken söylediğini düşünüp duruyorum: “Yaz sen,” dedi, “her şeyi bırak ve yaz!” Yüz ifadesi, ses tonu zihnimde dönüp duruyor. Bir yere götürür beni bu ruh hali. “Yaz sen!”
Hakli, her seyi bir kenara birakip 'Yaz sen!'.