Anton Çehov
• Yazıya tümüyle kapandığım dönemlerde kitaplardan biraz uzaklaşıyorum galiba. Sağımda solumda kitaplar oluyor olmasına, başucumdaki kule yükseliyor yükselmesine ama kapaklara bakıp bir-iki sayfa karıştırmaktan öteye gidemiyorum. Etkilenmemek kaygısı falan değil bunun nedeni; sadece zihnimin doluluğu istediğim yoğunlukta bir okuma eylemine pek izin vermiyor. Bir süredir bu durumdayım. Yine de geçenlerde Çehov’a karşı koyamadım. Her zaman böyle olmuştur zaten. Bir Çehov öyküsü çıkınca karşıma, çok iyi bildiğim bir öyküsü bile olsa, ilk kez görmüşçesine, sonuna kadar heyecanla okurum. Ama dönüp baktığımda öykülerimde ya da söyleşilerimde Atay, Atılgan, Kafka, Borges, Poe gibi kimi yazarları defalarca işaret etmiş olmama karşın Çehov’un adını neredeyse hiç anmadığımı görüyorum. “Karbon Kopya”da bir okur olarak geçtiğim yolları, doğrudan metinler üstünden okurlarla paylaşmaya çalışmıştım. Çehov da olmalıydı orada… Sadece Çehov mu eksik? Elbette fazlası var. Örneğin Boris Vian’ın adını da çok az anmışım, oysa özellikle yirmili yaşlarımda etkisi çok olmuştur. Aynı dönemde yoğun bir Beat Kuşağı okuması var elbette. Hemen ardından Dino Buzzatti, Cesare Pavese ve özellikle Italo Calvino ile geçirdiğim yıllar. Camus, sen neredesin? Faulkner’in adını anmışım da kimi yerlerde, hiç Jack London dememişim. Marquez’den söz ettiğim kadar söz etmemişim Cortazar’dan. Thomas Bernard ile sarsıldığım doğru, peki ya Max Frisch? Aziz Nesin ve Ephraim Kishon, çocukluğumda mı kalacaklar? Sevgi Soysal, Tomris Uyar ve Leyla Erbil nerede? Bir de şairler var, bütün o şiirler. Liste uzayıp gidiyor. Bir zamanlar “Karbon Kopya” ruhunda bir kitap kurguluyordum. Hatta adı da belliydi: “Kör Karbon Kopya”. Belki günün birinde, bütün bu isimler -ve elbette daha fazlası- o kitapta yerlerini alırlar.
Seyhan Erözçelik
13 Mart 1962 – 24 Ağustos 2011
• Seyhan Erözçelik zamansız ayrıldı bu dünyadan. Yaşam denen şiir, dize dize eksilmeye devam ediyor.
Sonny Rollins
• Yazarken dinlediklerimi, özellikle kitap bütünü ortaya çıktıkça listelerdim eskiden. Bu konuda tembellik etmemek gerekiyor. O üretim sürecinin hangi sedalardan geçtiğini not düşmeyi seviyorum. Bugünler için deftere yazacağım ilk isim Sonny Rollins olacak.
• Yaz günleri güzel de, fena bir yanı da var. Dostların çoğu tatilde olunca, anlık heyecanları yüz yüze paylaşamamak fena koyuyor. Sohbetleri eksiltecekse, neyleyim ben öyle mevsimi?
''Yaşam denen şiir, dize dize eksilmeye devam ediyor.'' çok hoş…tşkler…sevgiler
Aynen oyle. Sevmem yaz mevsimini:-)
Tavan arası ve günden kalanları arka arkaya okuyunca ne kadar ilginç diye düşündüm. Sanki siz de kendi tavan aranıza bakmışsınız da anmayı unuttuğunuz yazarlara, “sizi çok mu yalnız bıraktım” diyormuşsunuz gibi.
Bazı kitapların bazı müziklerle ne kadar iyi gittiğini fark ettiğimde, bir yazarın yazarken dinlediklerini bilmek ne kadar güzel olurdu demiştim kendi kendime. Nihayet…
Yekta Kopan'ın ilk kitabı ile tanışmam, gri bir ilkbahar günüdür. BİR DE BAKTIM YOKSUN'u nasıl unuturum ki! Üzülerek itiraf ediyorum, kitaplarını da, blogunu da geç keşfettim. Kendime kızıp, koşa koşa alıp, bir solukta okuyuverdim kitaplarını. Tamam daha hepsini bitirmedim; ama okuyorum. Blog'unu da keyifle takip ediyorum. Hatta yazsın diye dört gözle bekliyorum. Buraya "şıp" diye yorumlar yazsam da, "heyecanla" imza alıyorum BİR DE BAKTIM YOKSUN'a! Okurun yazarla buluşma heyecanı başkadır. Çok şey söylemek ister söyleyemez. Ve bu yazı gelir, "hah işte" söyleyemediklerini yazma vaktidir gongunu çalar!
Bir yazarı sevmenizin nedeni, "sadece" sizinle aynı şeyleri düşünmesi değildir. Ondan çok şey "öğrenme"nizdir. "Keşfetme" duygusudur. "Alıp götürüverme"sidir. "Kendinize dönme"nizdir. "Yüzleşme"dir. En azından benim için öyledir.
Yazıyı ilk okuduğum andan beri, işte bu nedenlerle Yekta Kopan'a kocaman bir teşekkür etmek istedim. Bir de yukarıdaki tüm yazarlara içten bir selam göndermek…
PeriDizdar ( Buranın sessiz takipcisi) der ki; kapatıp netti, A.Çehov okumalı… 3. kere… Değer, dedi bir ses 🙂
Sanırım sizin gibi bir kalemle aynı çağda yaşamak büyük bir şans olmalı 🙂 Kaleminize iyi bakın…
Sadık bir okur…
Blogu ilgiyle takip ediyorum. Benim bloguma konuk yazar olur musunuz?
http://www.alternatifkultur.com
Okumak ve yazmak arasında bir dengeyi henüz kuramamışlardanım. Yazmak için önce çok okumak sonra da okumaya ara vermek gerek. İşte bir süre sonra o arayı vermek öyle zor oluyor ki.
Bazı kitaplarla bazı müzikler iyi gider doğru…Bir de kendi müziği olan kitaplar vardır, tüm okuma boyunca bir temanın çeşitlemeleri ya da kitabın grubunun kendi şarkıları size eşlik eder. Böyle kitapları çok sever, yazarına gıpta ederim.
Ayrıca şair Seyhan Erözçelik, bir Kadıköy Maarif Koleji mezunudur, bu yönüyle de özeldir rahmetli..
Okumaktan keyif aldım. Teşekkürler ellerinize sağlık
http://bubble-n.blogspot.com/