Hayat hüzünlüdür ama yıkmaz bizi

Klişe tanımlamaların nasıl, ne zaman ortaya çıktığını merak ederim. Kimi zaman da rahatlıkla anlarım bu durumu. Miles Davis‘in Kind Of Blue albümünü dinleyenin aklına “çığır açıcı” ya da “kilometre taşı” klişelerinden başka ne gelebilir ki? Hangi tanımlama karşılayabilir ki, ilk dinleyişin verdiği hissi? Hele bir de bu dinleyişin gerçek zamanında, yani albümün yayınlandığı 1959 yılında gerçekleştiğini düşünün.

Bilinir ki albüm, Columbia şirketinin New York 30.Cadde’deki stüdyosunda 2 Mart ve 22 Nisan 1959 tarihlerinde yapılan iki oturumda, toplam dokuz saatte kaydedilmiş. Miles Davis’in performans artırıcı olduğuna inandığı çalışma tarzı, usta müzisyenlerin parçalarını daha önce çalışmalarını engelleyen bir yöntemdi. Stüdyoya girdikleri anda parçanın ana yapısını bile bilmiyorlardı. Belli bir akor düzeni üstüne doğaçlamanın ruhuna hakim, bebop müzisyenleri için bu zorlayıcı bir deneyim değildi elbette. Akor yapısı kadroya Bill Evans tarafından bildiriliyor, Davis de doğaçlamalar için nasıl bir melodi yapısı düşündüğünü ve ölçüyü veriyordu. Böylesi bir çalışmanın içinde, bu efsane albümün neredeyse tamamının bir seferde kaydedildiğini unutmamak gerekiyor. (Sadece Flamenco Sketches iki kerede kaydedilmiş, yani beş şarkı altı kayıtta tamamlanmış.)

Böylesi bir kadrodan başka ne beklenirdi ki zaten: Piyanoda Bill evans, davulda Jimmy Cobb, basta Paul Chambers, tenor saksafonda John Coltrane, alto saksafonda Julian Cannonball Adderley ve Freddie Freeloader şarkısının piyanosunda Wynton Kelly.

Davis, şarkı süreleri doğaçlama aralıkları ve tonlar konusunda bütün kadroyu özgür bırakmıştı. Aslında ortaya nasıl bir sonuç çıkacağı konusunda bütün ipuçlarını ilk şarkı So What‘da bulmak mümkündür. Evans’ın kısa gezintisinin ardından, Chambers’ın kaydırmalı bas riff’i ve nefeslilerin patlamaya hazırlanan vurgusu. Sonrasında Davis’in hüzünlü ama başeğmeyen solosu gelir. Bu solo, sanki albümün bütün diğer sololarının da ana cümlesini belirleyen bir tona sahiptir. “Hayat hüzünlüdür ama yıkmaz bizi.”

Kişisel olarak Miles Davis müziğinin bu sessiz öfkesi her zaman ilgimi çekmiştir. Evet, bir hüzün vardır ama giderek meydan okumaya dönüşür bu. Miles’ın müziğinin hikayesi o kadar gerçek bir hüznü damarlara işler ki, güçlendirir bu insanı. Hüzün, güç haline gelir. O hüznü anlayamayan insanlara karşı bir güç. Kimi zaman bunun yazıdaki karşılığını aramışımdır. Hüzünden doğan bir öfke. Örneğin Kind Of Blue’daki Blue in Green parçasının yazıdaki karşılığı…

Klişeleri yaratırken klişeleri yıkan bir albümdür Kind Of Blue.

YouTube’dan albümün ellinci yılı şerefine tanıklıklar ve yorumlarla bir video.

Yorumlar (2)

"Kind of Blue" benim için de caz müziğinde çok çok ayrı bir yeri olan bir albüm. Bir de Miles Davis'in, Julian "Cannonbull" Adderley'in "Something Else" adlı albümünde yer alan "Autumn Leaves" parçasındaki yorumu beni çok etkiler. Bir diğer etkileyici albüm de "Sketches of Spain" ve bu albümdeki değişik varyaslonlarla yer alan "Concierto De Aranjuez" yorumları..
Elinize sağlık Pazar gününe ayrı bir renk kattınız, selam ve sevgiler,
Ali Umran Yet

Yazınızı okurken Nietzsche'nin "beni öldürmeyen acı güçlendirir" sözü aklıma geldi.

bir yorum bırakın