John Banville’in Benjamin Black imzası ile yazdığı “Gümüş Kuğu”, 1950’lerin Dublin’inde geçiyor.Man Booker ödüllü John Banville üretken bir yazar. 2006 yılında okuruyla tanıştırdığı ikinci imzası Benjamin Black de öyle. “Gümüş Kuğu”, Benjamin Black adıyla yazdığı ikinci polisiye. Roman daha ilk sayfalarından başlayarak, okurunu gizem-macera-gerilimden öte, yazı sanatının dinamikleriyle etkileyeceği müjdesini veriyor. Bunda Levent Göktem’in akıcı ve özenli çevirisinin de önemli bir payı var. Çoğu zaman durgun bir sahneyi bile heyecanlı hale getiren, polisiyede ihtiyaç duyacağımız bilgileri gözümüze sokmadan, sahnelerin akışına yerleştiren, ekonomik ve gerçekçi diyaloglarla tempoyu ayarlayan ve tam anlamıyla ‘sahne kurmayı’ bilen bir yazar olan Banville, beğenisini gizlemediği ustalara selam durmayı seviyor. Özellikle Raymond Chandler’ın nefesini hissetmek mümkün. Bu noktada ilginç bir bilgi paylaşayım: Benjamin Black imzalı son çalışma bir Phillip Marlowe macerası olacak.Sessizce kapatılan dosya 1950’li yıllar. Dublin’deyiz. Kahramanımız Quirke bir patalog. Bir adli tıp uzmanı. Yıllar öncesinden çıkıp gelen bir arkadaşının isteğiyle, yeni bir olayın içinde buluyor kendisini. Arkadaşının isteği, intihar eden karısı Deirdre Hunt için otopsi yapılmaması, bedenine neşter değmemesi. Ama… O ‘ama’ ile sorular ardı ardına gelmeye başlıyor. Üstelik bir süre sonra bu sorular sadece Doktor Quirke’in değil Müfettiş Hackett’in zihnini de kurcalıyor. Sorular arttıkça, sessizce kapatılan dosyanın ardındaki hikayeler bir bir ortaya dökülüyor. Suçtan çok, suçun insan ruhu üstündeki etkisine odaklanan anlatımın içinde, iki adam aynı konuya kişisel duruşları nedeniyle farklı yaklaşımlarda bulunuyorlar. Bu durum, okur olarak kendi bakış açımızı da sorgulamamıza neden oluyor.Dizi uyarlaması yolda“Gümüş Kuğu”yu türünün özel kitaplarından biri yapan da hiç kuşkusuz, daha romanın başında şüpheli ölümünü öğrendiğimiz Deirdre Hunt’ın geçmişini anlatan bölümler. Hikayenin şimdiki zamanıyla paralel kurgu içinde akan bu bölümler sayesinde, baştan ölü olduğunu bildiğimiz karakter roman boyunca bir anlamda yaşıyor. Bu durum Quirke’in ve Hackett’in dosya üstündeki gelgitli ruh hallerini çok daha gerçekçi kılıyor. Aynı zamanda okura da tempolu, heyecanlı ve edebi çıtası yüksek bir okuma zevki yaşatıyor.Bir korku imparatorluğu yaratıp, bunun üstünden zihinlerin bulandırıldığı günlere inat, polisiye okumak gerekiyor bu günlerde. Bu korku imparatorluğunu yaratan muktedirlere, onların kalemşörlerine, polislerine, bürokratlarına polisiye okutmak gerekiyor bu günlerde. “Gümüş Kuğu” gibi başarılı bir polisiye, herkese iyi gelecektir. Quirke rolünün usta aktör Gabriel Byrne tarafından canlandırılacağı ve BBC tarafından yapılacak dizi uyarlamasının haberiyle noktalayalım.
Polisiye okumaya da yazmaya da çok meraklıyım. Bu yazarın adını duymamıştım. Siz tavsiye ettiyseniz "eldekiler bittikten sonra okunacaklar" listesine alınmalı.
Bir de daha çok yazı bekliyoruz, Yekta Bey! İnternetteki tonla çöpe inat, böyle güzel sitelerin de varlığına ihtiyaç var.
Sevgilerimle…
Güzel yazılarınızdan dolayı size cok teşekkür ederim.
nice page
Amerika'dan yayılan bir polisiye dizi furyası var zaten. Artık sıkılmaya başladık. Lafım kitaba değil. Tavsilerinizi dinleseler keşke.
Son olarak herkesin dediğini tekrarlıyorum.
Artık yazmaya başla dostum bak bir ayı geçmiş.
Ben okudum ve bu kadar güçlü, akıcı ve insanı alıp götüren ve heyecan dalgasına saran bir konunun,türkiyenin en araştırmacı ve en iyi çevirmenlerinden biri olan levent göktem imzasıyla türkçeleştirilmeside romana çok lezzet vermiş….teşekürler edebiyat aşıkları…
Bu yazarın adını duymamıştım. Siz tavsiye ettiyseniz "eldekiler bittikten sonra okunacaklar" listesine alınmalı.