“Ne yapıyorsunuz sevgili dostlarım? Demin kadınları tam da bu yüzden, böylesi duygusallıklardan kaçınmak için göndermiştim. Bildiğim kadarıyla bir insan iyi dileklerle uğurlanmalıdır. Sakinleşin ve metin olun!”
Sokrates’in son sözleri bunlar. (Aslında son sözü Asklepios’a borçlu oldukları tavuğu hatırlatmak.) Odadaki öğrencileri derin bir acı hissediyorlar bu sırada. Öğrencileri, gözyaşları içinde ustalarının baldıran zehri dolu kâseye uzanmasını izliyorlar bu sözlerden sonra.
Atina demokrasisi yeninde yapılandırılırken, yöneticilerin “kafası karışmamış” gençlere ihtiyacı varken Sokrates’in felsefi sorularının suyu bulandırdığı düşünülür. Sonunda gençlerin ahlakını bozmak, kafasını karıştırmak, üstüne üstlük kentin ilahlarına inanmamak gibi suçlamalarla yargılanır Sokrates. MÖ 399’da ölüme mahkûm edilir.
Sokrates, bilge olduğunu sandığı ya da kendini bilge sanan bu insanların aslında bilge olmadıklarını anladıktan sonra, onlara bilge olmadıklarını ispatlamaya başlar. Böylece kendisine birçok düşman edinir. Hiçbir şey bilmediği hâlde kendisini bilge sanan bu insanlardan tek farkının “hiçbir şey bilmediğini bilmesi” olduğunu söyler. İşte onun gerçek bilgeliği bu bilinçtir. Bütün bunları öğrencisi Platon’un yazdığı Sokrates’in Savunması’ndan okuruz.
Birkaç gündür “cesaret” olgusu üstüne düşünüyorum. Sokrates’in Savunması’nı da bu gözle yeniden okumak istedim. Kafamdaki temel soru şuydu: “Sokrates ölüme giderken nasıl o kadar cesurdu?” Ya da bu kabullenişi, cesaret diye tanımlayabilir miyiz? Her cesur eylemin içinde bir parça korku yok mudur? Korkak olmayan cesur olabilir mi?
Son soruda takıldım kaldım. Böyle sorunca, biraz havalı bir söz gibi duruyor. Hatta kişisel gelişim sözü gibi: Korkularıyla yüzleşemeyen cesur olamaz!
Ama kafamdaki bu değil. Cesaret içeren bir eylem ancak korku varsa, korkaklık varsa anlamlı oluyor sanki. Bu konu üstüne düşünmeye devam edeceğim.
(Tam bu notları bitirirken aklıma Rosenbergler geldi. Hatta Sacco ve Vanzetti. Onları da yeniden okumalı.)
Aristoteles’in cesareti hiç bir şeyden korkmamak değil; nelerden korkulup, nelerden korkulmayacağını bilmektir diye tanımlaması, “her cesur eylem içerisinde bir parça korku yok mudur?” sorunuza olabilecek güzel cevaplardan sanki.
Selam ve saygılarımla.