Sahaf bir edebiyat dergisi. Yazarlarını (şimdilik) tanımıyorsunuz. Çünkü hepsi Reha Alemdaroğlu Anadolu Lisesi öğrencileri. (Editör yazısını saymazsak, son sayısında matematik öğretmenlerinin de bir yazıyla katkısı olmuş.) Son olarak Mayıs-Haziran 2010 tarihli sayısı yayınlanmış durumda. Öykü, şiir, eleştiri, deneme, inceleme ve hatta söyleşilerle dolu 24 sayfalık, saman kağıda basılmış ve Ankara’daki birkaç kitapçıda (Dost, İmge, Turhan) bulabileceğiniz bir dergi.
Peki lise öğrencilerinin çıkardığı bir edebiyat dergisinden neden söz ediyorum?
Aslında cevap çok basit: “Gençlik kendisi bir yetenektir, çabucak yitip giden bir yetenek,” sözünü Eric Hoffer’in etmiş olması manidar. Ne de olsa gariptir hikayesi üstadın; altı yaşında bilinmeyen tıbbi sebeplerle kör olup, on beş yaşında yine bilinmeyen sebeplerle görmeye başlayan ve sonrasında yeniden kör olabilme endişesiyle durmadan okuyan bir adam Eric Hoffer. Sözündeki “acımasız, katı ve kötü” vurgusu pek olumlu tınlamıyor belki. Ama işin doğrusu bana hep bir güç vermiştir bu bakış; gençlik hoyratça davranabilmenin özgür zamanlarıdır. İstediği gibi yazar, istediği gibi düşünür genç insan. (Tümüyle fiziksel bir gençlikten söz ediyorum; her zaman genç kalan ve genç düşünenler benzetmelerine girmeye gerek yok.) Ne ki, işin içine “müfredat” girdi mi allak bullak olur gencin o “ham samimiyeti”. Düzenin, ahırın arkalarındaki bölmesinde geviş getirecek atlara ihtiyacı var; kırlarda dilediği gibi koşan, gem vurdurmayan özgür bir atı kim ister?
İşte Sahaf’ın dikkat çekici ve söz edilmeye değer yanı tam da bu noktada devreye giriyor. Alıştığımız eğitim sistemini içinde olup, dışarıdan bakmayı ve bağımsız durmayı başaran, yazdıklarına gem vurdurmayan öğrenciler. Elbette bu duruşun mimarı bir edebiyat öğretmeni. (O değerli öğretmenin yanısıra anladığım kadarıyla okulun müdürü de büyük destek olmuş.) Okul 2007 yılında edebiyat öğretmenleri Tuba Çelik Özer’in girişimiyle bir Okur-Yazar Topluluğu oluşturuyor. Bu topluluğun uzantısı Yazma Atölyesi de aynı yıldan beri okumayı-yazmayı, birlikte düşünmeyi ve sonunda üretimi gündeminde tutuyor. 2008’de derginin ilk sayısı geliyor ve inatla, kararlılıkla yolculuklarına devam ediyorlar. Öyle ki, üretimlerini okullarıyla sınırlı tutmayıp, bütün okurlara ulaştırmak için ellerinden geleni yapıp, ucundan kıyısından da olsa satış ağına giriyorlar. Hatta el yazısıyla yazılmış ve bütün öğrenci-yazarları tarafından imzalanmış bir mektupla, edebiyatsever olduğuna inandıkları insanlara seslerini duyurmaya, dergilerini okutmaya da çalışıyorlar. Şöyle diyorlar mektuplarında: “Edebiyatın neşesine, derinliğine, içtenliğine inanan biz Yazma Atölyesi üyeleri, Ortaöğretim kurumlarında edebiyatın zevkle ve inançla yaşatıldığı ortamların hala bulunduğunu size söylemek istedik. Popülist kültüre inat, nitelikli okumaya ve yazmaya saygı duyan gençler olarak Sahaf’ı size takdim ederiz.”
Önemli bir vurgu var bu seslenişte; Ortaöğretim kurumlarında edebiyatın zevkle ve inançla yaşatıldığı ortamların hala bulunduğuna olan inanç. Bu inancın başlama vuruşunu yapan ve ışığın etkisini büyütmeye çalışan bir öğretmen: Tuba Çelik Özer.
Tasarımından yazılarına birçok şeyi beğenir ya da beğenmezsiniz, orası kişisel değerlendirmeye girer. Ama böylesi bir çabanın şimdiye ve yarına katkısı yadsınamaz. Edebiyatın ve düşüncenin gerçek nefes alma alanları dergilerin, toplumsal varoluşa katkısına inanmışımdır her zaman. Hele de bir dergi gençlerden, gerçekten genç olan gençlerden geliyorsa bu inanç katlanarak artıyor.
Gem vurulamayan atların, geniş kırlarda diledikleri gibi, özgürce koşarken çıkardıkları sesler ne güzel!
Not: Ankaralılar; yolunuz Turhan, İmge ya da Dost Kitapevlerinden birine düştüğünde almayacak olsanız bile, “Sahaf’ın son sayısı geldi mi?” deyiverin. İnanın, o anda çevrenizde bunu duyunca yüzü gülecek bir liseli olacaktır.
Yaşasın edebiyatın genç yüzü ve bu gençlerin varlığını dile getiren filuçuşu!
Özellikle….NOT …. kısmın da ki.. tavsiye çok hoştu..
Yazınızı keyıfle okudum..
Selametle..
Bir eğitim mahkumunun(öğrenci) müfredat kıskacından kurtulup istediği şeyi yapabilme şansına sahip olması, bu ülkedeki sistem içerisinde büyük bir lüks. Hayatı kat be kat daha dolu yaşayabilecekken okul ve dershane bahçelerinin demir parmaklıkları arkasında kısılı kalıp, ileride de boşa geçirilen tüm bu zamana lanet eden herkes için Sahaf dergisine benden tam destek… Az mı söyledim? 🙂 Bu da geri kalanı…
http://ozanmeric.blogspot.com/2010/06/skjb.html
Orhan Hançerlioğlu'nun Mutluluk Düşüncesi kitabını okudunuz mu??