Fazıl Say’ı anlatmama gerek yok Can Baba!
Senin tayfadan, bilirsin onu. Zaten öyle bir albüm yaptı ki, seni bütün
dostlarınla aynı masaya oturttu. Metin Altıok da var o masada Nazım Hikmet de.
Bununla da yetinmedi deli çocuk, Rilke şiirlerinin sokak sokak dolaştığı,
Schiele tablolarının bedenimizin zavallılığını ezberlettiği Viyana’dan iki
güzel dostuyla tanıştırdı bizi. Ferhan Önder ve Ferzan Önder kardeşler,
piyanoyu öyle çalıyorlar ki, her notada bir yudum şarap almış gibi oluyorsun
Can Baba! Konser bittiğinde, “içtim şarap, halim harap” vaziyetindeyiz
anlayacağın. Zaten bu üç fırlama, 3F (Fazıl-Ferhan-Ferzan) almış Gezi ruhunu Viyana’nın
göbeğine yerleştirmişler. Nasıl geçmezsin serden?
Senin tayfadan, bilirsin onu. Zaten öyle bir albüm yaptı ki, seni bütün
dostlarınla aynı masaya oturttu. Metin Altıok da var o masada Nazım Hikmet de.
Bununla da yetinmedi deli çocuk, Rilke şiirlerinin sokak sokak dolaştığı,
Schiele tablolarının bedenimizin zavallılığını ezberlettiği Viyana’dan iki
güzel dostuyla tanıştırdı bizi. Ferhan Önder ve Ferzan Önder kardeşler,
piyanoyu öyle çalıyorlar ki, her notada bir yudum şarap almış gibi oluyorsun
Can Baba! Konser bittiğinde, “içtim şarap, halim harap” vaziyetindeyiz
anlayacağın. Zaten bu üç fırlama, 3F (Fazıl-Ferhan-Ferzan) almış Gezi ruhunu Viyana’nın
göbeğine yerleştirmişler. Nasıl geçmezsin serden?
Ama benim diyeceğim başka Can Baba! Senin
“Sardunya’ya Ağıt”ı pek güzel bir şarkı yaptı, Bağcan’lardan Serenad’a pek
güzel güzel söyletti ya Fazıl. Bu kez de bizi yeni bir sesle tanıştırdı.
Mezzo-soprano Senem Demircioğlu, çıktı sahneye kırmızılar içinde, verdi
nefesini salona, vurdu ayağını yere, başladı senin dizelerini beynimize
nakşetmeye. Sen de ne yazmışsın be baba! Fazıl abandı piyanoya, Senem yüklendi
gırtlağına, salon başladı Can Baba olmaya. Şarkının finalinde “İkindiyin saat
beşte!” diye kalktı eller havaya, beş parmak gösterildi dosta düşmana.
“Sardunya’ya Ağıt”ı pek güzel bir şarkı yaptı, Bağcan’lardan Serenad’a pek
güzel güzel söyletti ya Fazıl. Bu kez de bizi yeni bir sesle tanıştırdı.
Mezzo-soprano Senem Demircioğlu, çıktı sahneye kırmızılar içinde, verdi
nefesini salona, vurdu ayağını yere, başladı senin dizelerini beynimize
nakşetmeye. Sen de ne yazmışsın be baba! Fazıl abandı piyanoya, Senem yüklendi
gırtlağına, salon başladı Can Baba olmaya. Şarkının finalinde “İkindiyin saat
beşte!” diye kalktı eller havaya, beş parmak gösterildi dosta düşmana.
“Her yer Taksim, her yer direniş” diye
inliyordu salon amma lakin, bir yanımız da biliyordu ki “Her yer Can Baba, her
yer şiir!” Herkese selamını söyledim. Eyvallah!
yoruma gerek var mı?
ya da
insan ne yazsa hissettiklerini ifade edebilir mi?
sevgi…
sükran…
Bir solukta okudum…Yüreğim pır pır,sanki oradayım gibi,kulağımda ezgiler..Teşekkürler Yekta Bey…
AĞZINIZA,YÜREĞİNİZE,ELLERİNİZE SAĞLIK
TÜM MÜZİSYENLERİMİZİN,ŞAİRLERİMİZİN VE SİZİN GİBİ KÜLTÜR VE SANAT ELÇİLERİMİZİN….
aydınlar olduğu sürece bu ülkede umut ışığı hiçbir zaman sönmeyecek.
umut dolu, şiir dolu bir yazı olmuş…
aydınlar olduğu sürece şiirler, şiirler olduğu sürece umut her daim var olacaktır. iyi ki can baba gibi bir şair doğmuş bu topraklarda…
Müthis bir geceydi! Uzun, belkide hayat boyu zihinlerden silinmiyecek. Gezi gelmis lap diye Viyana´nin ortasina oturmus. Öyle güzel oturmuski, artik "kalk, hadi git, Istanbul´a dön" bile diyemiyorum. Demiycemde, cünkü Gezi artik benim hayatimin en önemli parcalarindan biri oldu. Bundan da gurur duyuyorum. Ah Can Baba, 30 Mayis sende Volkstheater´da olsaydin, sen de cok, ama cok gurur duyardin! Z.