Futbol merakı, babadan oğula geçer bu coğrafyada. (Yeni kuşaklarla birlikte anne-babadan, oğullara ve kızlara geçer demek gerekiyor elbette.) Herhangi iki rengin takipçisi olmak, ailenin sürekliliği için, bir ruhun yakalanabilmesi için basit bir araçtır sanki. Çekirdek ailede iktidarın yarıldığı ve demokratikleşme yolunda adımların atılabildiği anlardır maç saatleri. Bütün aile, en azından doksan dakikalığına aynı dilden konuşur. Benim taraftarlığım da babadan mirastır. Çocukluk rüyamda babamla “gönül verdiğimiz” takımın futbolcusu olmanın hayallerini bile kurardım; eminim rüyalarımda kupa kaldırmışlığım da vardır. Üniversitedeyken, futbolculuk hayallerim için yaşlanmış olduğumu anlamış olacağım ki, işin teorisine sardırmıştım. Teknik direktörlük hayalleri bu bilgiyi gerekli kılıyordu. Sonunda baba-oğul sürekliliği uğruna futboldan adamakıllı anlayan bir adam olup çıkıverdim. Neyse ki, meşin yuvarlakla arama mesafe koymam için yaşlanmayı beklememe gerek kalmadı. Türkiye’deki futbol algısı, yöneticisinden medyasına, taraftarından futbolcusuna o kadar iç karartıcı, can sıkıcı ve kimi zaman o kadar utandırıcı/insanlık dışı ki –İsviçre maçını mı hatırlatsam Leeds taraftarlarının katlini mi?- soğudum gitti. Ancak babamın (ölüme götüren) hastalığı döneminde her şey eskisine döndü/dönmek zorunda kaldı. O son günlerde bizi hastalığın acısından uzaklaştırabilecek az sayıdaki konudan biriydi futbol. Konuşup dururduk. Şimdi o konuşmalardan geriye kalan anılarda hep takımın renkleri ve başarıları var. Babamla futbol konuşmayı özlüyorum.
Türkiye’de lig son iki maçına girmiş durumda. Samimiyetle söylemeliyim ki, lig şampiyonunun hangi takım olacağı fazlaca umurumda değil. Ne de olsa yarışın adaleti, gazete satışlarını ve televizyon izlenirliğini artırmak için konuşulan konular olmuş durumda. Sadece eğleniyorum artık bu konuyla. Arada bir futbol maçı izlediğimde, geçirdiğim 90 dakikanın da beni eğlendirmesini istiyorum. Futbolun, futbolcunun, teknik adamın, spor medyasının ezberden konuşmasından yoruldum, yenilikler olsa diyorum.
Konunun uzmanlarına saçma gelse de, yenilenme önerilerim var kendimce. Dileyen dalga geçebilir, dileyen bu önerileri çoğaltabilir.
1. Taç atışları değiştirilsin.
a) Atışlar elle yapılacaksa, herkes kendi üslubunca atsın. Dileyen baş üstünden atmaya devam etsin, dileyen alttan savursun, dileyen gülle gibi atsın, dileyen karpuzlama yapsın. Her atışta yeni bir heyecan yaşayalım. Atışlar yaratıcısı futbolcunun adıyla anılsın. Futbolcu, sahadaki dizilişe bakıp, zekasını kullanarak yeni teknikler geliştirsin.
b) Taç atışı elle değil ayakla yapılsın. Hatta oyuncu isterse üç kere sektirip topu havalandırsın ve öyle yollasın sahaya. Dileyen –korner atışı misali- orta yapsın doğrudan. Her taç atışı, gole giden yolda bir tehlike yaratsın. Bol gol görelim.
2. Endirekt vuruş kaldırılsın. Top her zaman doğrudan kaleye gönderilsin. Bol gol görelim.
3. Ofsayt kuralı ya ceza sahasının içiyle sınırlı tutulsun ya da tümüyle kaldırılsın. Bol gol görelim.
Dileyen yorumlara kendi “saçma” fikirlerini ekleyebilir…
Bacak arası yenilen gol gerçekten de 5'lik sayılsa.
3 Korner 1 penaltı olsa… eminim ki daha güzel maçlar izlerdik 🙂
Basketbolda olduğu gibi hücuma kalktıktan ve takım karşı yarı sahaya geçtikten sonra kendi yarı sahasına geri pas yasaklanabilir mesela. Ama şu an yazarken fark ettimde bu saçma değilde iyi bir fikir oldu sanki. Oyun genel olarak daha hücuma dayalı ve hareketli, dolayısıyla heyecanlı bir hal alabilir.
ofsayt konusunda her zaman gurur duymuşumdur kendimle:)
ofsayt ın kapsamı genişletilsin. daha çok pozisyon ofsayt sayılsın. erkekler ofsaytın ne olduğunu bilmeyen kız arkadaşlarına açıklama yaparken daha çok delirsin ya da şanslı olanlar pozisyona direk ofsayt diyebilen kızarkadaşlarıyla daha çok gururlanma şansı elde etsin…
Güzel gol sevincini ödüllendiririm. Artı puan vermek çok abartı olacağı için en iyisi, federsayonun vereceği para ödülü olabilir.
Galibiyette 3 puan , beraberlikte 2 puan , yenilgide 1 puan verilsin lig tablosu coşsun 😀
Evet, "5lik"ten gol atıldığında gerçekten 5 gol yazılsın atan takımın hanesine. Maçı başlatan takımın topu direkt olarak rakip takımın yarı sahasına doğru oynaması zorunluluğu getirilsin, daha maçın başında gerilelim, pozisyon bekleyelim. Ayrıca gol atan oyuncunun forma çıkardığında ceza alması kart görmesi yasaklansın, futbolcu attığı golün sevincini yasaksız yaşasın. Biz de "Acaba gol atınca ne yapacak, amuda mı kalkacak, yoksa tümden soyunacak mı?.." filan beklentilerine girelim. Bir de her maç sonu kazanan takım kaybedene baklava filan ısmarlatsın, sahada herkesin gözü önünde yenilsin o baklavalar…"Fair Play" duygusu nasıl yerleşir o zaman bünyelere, görülsün…
Futbolcular topla oynarken bir sağ ayakla birde solla vurmalılar;kuralın ihlali halinde rakip takım serbest vuruş kazanır.
ceza sahası dışından atılan goller 2 sayılık olsun böylece bol şut ve bol güzel gol seyredelim ama bizim Sabri Sarıoğlu'na şut çekmek yasak olsun
– Kaleci topu tuttuktan sonra elinden dusururse, tekrar eliyle mudahale edemesin, ayagini veya kafasini kullanmasi gereksin. (Ama kafasini kullanabilse, zaten dusurmezdi, o da ayri!!)
– Tac kalksin, yan cizgilere set yapilsin; boylece duvar pasi kullanilabilsin..
– Hakeme itiraz eden veya kasti faul yapan 5 dakika disari atilsin, buz hockey'indeki gibi ceza kulubeleri olsun, hatta cezaya cikanlar, tek ayak ustunde dursunlar..
– Futbolu bu kadar ciddiye alip isin keyfini iskalayanlara "baska derdiniz mi yok" denilip dalga gecilsin…
Topu taça atmanında cezası olsun (Bır futbolcu 5 den fazla kasti topu taça attıysa sarı veya kırmızı kartla cezalansın)..Top oyun alanının içinde tutulmaya çalışılsın.Taçın ayakla kullanılması,geri pas mutlaka konulsun.
Buyuk takımların her futbolcuyu para verip almasınada limit getirilsin.NBA dekine benzer bir kural konulsun.Gençlerin ve bütçeleri limitli takımların önü açılsın.
atan alır
naimbora'nın dediği gibi ben de basketbol gibi geri pasın yasak olmasını düşünüyorum. basketbol kökenli bir insan olarak ne zaman futbol maçı izlesem önce sürenin ileri doğru gitmesini sonra geri pası yadırgarım 🙂
butun altyapilar tff catisi altinda birlesin. sene sonunda en iyi oyuncuyu en kotu takim alsin boylece takimlar arasi esitlik olsun. bi nevi nba draft lari gibi.
korner atışında insanlardan kule kurulabilsin (örnek için 19 mayıs törenleri polis okulu gösterileri final hareketi) not:en tepedeki futbolcunun göğüsten türk bayrağı çıkartması zorunlu olmamalı.
Offside yerine onside diye bir kural olsa. Rakip defansın arkasındaki değil de önündeki futbolcuya pas atılamasa.. mesela.. =)
oyunu değişimi maç devam ederken de yapılabilsin. yeni giren oyuncu maça sahanın istediği yerinden girebilsin. pozisyona anında dahil olabilsin. karşı takım "sen nerden çıktın" diye şaşkınlıklara uğrasın…
hücumcu gol atınca 1 ortasaha 2 defans 3 gol yerne geçse guiza atınca FB hükmen galip sayılsa 🙂
maclarin suresi+sahanin boyutu bir miktar kisalsin
http://gizegen.blogspot.com/
Sayı sistemi basketboldaki gibi olsun.
Penaltıdan atılan goller : 1 Gol
Ceza sahası içinden atılan goller : 2 Gol
Ceza sahası dışından atılan goller : 3 Gol sayılsın
Not : Espri değildir. Gayet ciddi bir fikirdir.
gol atan kaleye geçsin
ofsayt kalkarsa daha az gol göreceğimiz kesindir bu arada. herkes gol yememeyim diye defansa fazladan adam bırakacak çünkü…
Haksız rekabeti önlemek için Anadolu takımları 10 puan önde başlasınlar lige.Eric Cantona'nın şerefine,sinirlenen futbolcuların dövebilceği bir seyirci olmalı tribünlerde.Kulüplerin maaşlı çalışanı olmalı bu kişi.Tekonolojinin gelişmesiyle birlikte daha online olmalı maçlar.Örneğin;penaltı atışında izleyiciler ellerinde bir "alet"le hangi köşeye vuracağına dair hızlı bir anket yapmalı ve en yüksek oy alan köşe hangisiyle oraya atılmalı.Bu oylamanın sonucunu sadece hakem ve penaltıyı atacak futbolcu bilmeli.
Bir takım 10 dakika içinde 2 gol atarsa, karşı takım penatlı kazansın.
Kontra atakla atılan golün geçerli sayılabilmesi için penaltı kullanılsın.
Sevgiler
http://www.tanertozun.com
penaltı kurtaran kaleci takımına gol kazandırmış sayılsın.