Emma Peel: Geç kaldın… Karşıdaki Adam: Bu saate kadar bekleyeceğini düşünmemiştim. Emma Peel: Aslında… seni beklemedim. Kendimi dinledim. Karşıdaki Adam: Hmm… Neden? Emma Peel: Çünkü hepimiz tedirginliklerimizle yüzleşmek zorundayız.
Emma Peel
Emma Peel: Bir antikacıdan aldım bu pembe lamba başlığını. Anneannemden kalma perdelere uyumlu bir şey arıyordum kaç zamandır. Öyle sevindim ki bulunca, ne kadar güzel değil mi? Karşıdaki Adam: Mutlu olmak için beyhude çabalar bunlar. Emma Peel: Hep kontrollüsün, hep diğer insanlar ne der kaygısı taşıyorsun… İçinden geldiği gibi yaşayamaz mısın sen? Rahatla biraz. Yoksa sana da mı bir şapka alsak?
Kimse yok çevrede. Emma, yalnız başına kitabını okuyor. Sandalyesinin kolçağında, her an düşecekmiş gibi duruyor kahve bardağı. Her an düşecekmiş gibi duruyoruz hayatın tahterevallisinde. Sol elindeki sigaranı külü uzadıkça uzayacak, önemsemiyor. Kitaplarının ilk sayfasına adını yazıyor, sonra tarih atıyor. Bu kitabın ilk sayfasında bir de not var; Edgar Allan Poe‘nun bir sözünü, ince uçlu tükenmez kalemiyle yazmış Emma Peel: “Bazı kitapları okurken yazarın düşüncelerine dalıp gideriz, bazı kitapları okurken de kendi düşüncelerimize.”
Emma Peel: Bu gümüş kase anneannemden kalma. Bu alışkanlık da… Her yılın son günü çiçek ekerdi bu kasenin içine. Yıl boyunca o çiçekleri canlı tutmaya çalışır, bir gün bile eksik etmezdi ilgisini. Karşıdaki Adam: Romantik ama boşa bir çaba… Yılın sonunu göremeden solacaktır o çiçekler. Emma Peel: Haklısınız. Solacaklar. Belki yarın akşamı bile göremeyecekler. Tam da bu nedenle devam ettiriyorum anneannemin alışkanlığını. Kimi zaman başarısızlığın da mutlu edebileceğini unutmamak için…
Emma Peel: Demek meşhur Torino Atı‘nın torunu bu! Karşıdaki Adam: Aslında torununun torunu demek daha doğru olacak. Emma Peel: Elbette. Yine de ona dokunduğumda biri kulağıma “Ahlak, bireydeki sürü içgüdüsüdür,”* diye fısıldıyor sanki. * Friedrich Wilhelm Nietzsche
Emma Peel: Bu düzenek bana pek inandırıcı gelmese de, diyelim başarılı oldunuz. Diyelim, hafızamı boşalttınız… Her gece, her uykuda yeni rüyalar üretebileceğimin farkında değil misiniz? Karşıdaki Adam: (kötü kötü güler) Ha! Ha! Ha! Beni hala tanımamışsınız. Bu müthiş cihazın rüyalarınızı da emeceğini anlamamış olmanıza şaştım doğrusu. Emma Peel: (sadece tebessüm eder) …diyelim ki bunu da başardınız. Peki, her gece, her uykuda rüyanızda beni görmekten nasıl kurtulacaksınız? Bir rüyayım ben ve bu tümüyle gerçek bir cümle.
Karşıdaki adam: Beni o elindeki oyuncakla vurabileceğini mi sanıyorsun? Emma Peel: Bu bir oyuncak değil, bir laser tabancası. Üstelik görünen değil, görünmeyendir vurucu olan. Sol elimde ne olduğunu göstereyim mi?