Bilinmeyenin peşine düşmek. Merak edileni kurcalamak. Sorulmayanı sormak. Yetişkinlerin dünyasında unutulan bu araştırmacı ruh halleri, çocukluğun fon müziğini oluşturuyor. Çocuk edebiyatı da bu müziği sıklıkla sayfalarına taşıyor . Biz yetişkinlerin çocukluk yıllarında üyesi olmak için yanıp tutuştuğu maceracı bir ekip olmuştur mutlaka. Kimimiz Jules Verne’in satırlarında “İki Yıl Okul Tatili” yaşayan yatılı okul öğrencilerinden olmak istemişizdir, kimimiz Enid Blyton romanlarından birinde “Gizli Yediler”in üyesi olmak. 1981 doğumlu İspanyol yazar Pedro Manas, “Ö.T.E.K.İ.” (Los O.T.R.O.S.) adını verdiği romanında, çocukların kurduğu yeni…
Milliyet Kitap
“Bu kitap, benim kitabım değil,” diyor Sibel Oral. Bu cesur söz aslında kitabın dilinin -anlatı dünyasının da belirleyicisi bir anlamda çünkü Sibel Oral, Roboskî Katliamı gibi kanatıcı ve zorlu bir konuyu ele alırken, kitabı doğrudan kendi kitabı olmaktan uzaklaştıran bir mesafeyi yeğliyor. Zorlu bir karar bu. Tanıklığın en can acıtan hallerinde bile -olabildiğince- öznel kalmaya çalışmak. “Roboskî’yi ezberden anlatıyordum, boşlukta bir yerden… Hiç gitmediğim, katliamdan öncesine kadar adını bile bilmediğim bir yeri nasıl da ezberden anlatıyor, adaletin tecelli etmesini bekliyorlar,…
Ahmet Uluçay’ın anısı önünde saygıyla eğilerek başlayalım. Uluçay, 2009 yılında ayrıldı aramızdan. 2004 tarihli “Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak” ile sinema tarihinin kişisel ve dokunaklı hikayelerinden birini arkasında bıraktı, gitti. Hepimiz sinema tutkusuyla yanıp kavrulan Recep ve Mehmet’i çok sevdik. Onların derme-çatma projeksiyon makinesi hepimizin çocukluk hayallerini beyazperdeye yansıttı bir anlamda. Sinema büyüsünü bir çocuğun bakış açısından aktaran çoğu filmin hafızamızda derin izleri var. En bilinen örnek de elbette, Giuseppe Tornatore imzalı “Cennet Sineması”. Bu konuda çekilmiş başka filmler de…
Costas Ferris unutulmaz filmi Rembetiko ile 80li yıllarda sinemaseverlerin hayranlığını kazanmış, ülkemizde çok sevilen yönetmenler arasına girmiş bir sinemacı. Yunan kültürünün bütün yüzlerine bakmayı seven bir yönetmenin 1974 tarihinde Aleksandros Papadiamantis’in ünlü romanı İ Fonissa’yı sinemaya uyarlamasına şaşmamak gerekir. Şaşılacak nokta komşu ülke edebiyatının böylesine önemli bir eseriyle bizim bu kadar geç tanışmamız. O yüzden ben de –tıpkı kitabın önsözünü yazan Herkül Millas gibi- Jaguar Kitap’a ve çevirmen Yasemin Aydın’a teşekkürle başlayayım. Herkül Millas’ın önsözü değerli ve katkı sağlayıcı. Çünkü…
Karin Karakaşlı’nın öykülerini, sadece içerikleri açısından değerlendirmenin/konuşmanın yanlış olacağını düşünüyorum. Elbette yakıcı ve kahredici bir dünyanın dinamikleri var karşımızda, bunun dışında cümleler kurmamız mümkün değil. (Kahredici sözü tam isabet, kahroluyor herkes.) Ancak, bu duygusal yoğunluğun, Karakaşlı’nın dil-anlatıcı-zaman-mekan kullanımındaki maharetini ikinci planda algılamamıza izin vermemeliyiz. Karin Karakaşlı bir dil ustası. Çokça kullanılan “mücevherci titizliği” benzetmesini yapmayacağım bu konuda. Çünkü “bir doktor kararlılığıyla” yatırıyor dili, edebiyatın ameliyat masasına. Bilinen sorudur; mesleği doktorluk olan devrimci, faşist cuntanın önde gelen ismi ölüm-kalım halinde ameliyat…
Aydınlanma Çağının edebiyattaki izlerini sürmek için mutlaka okunması gereken kitaplar var. Yeni bilgiye kapılarını açan, değişmez kabul edilenlerle hesaplaşmayı kendine görev belleyen bir dönemin tüm dinamiklerini yansıtan bu metinlerden biri de, Adelbert Von Chamisso’nun “Peter Schlemihl’in Olağanüstü Öyküsü” isimli kısa anlatısı. 1781’de Fransa’da doğan ve on beş yaşında Almanya’ya yerleşen bir edebiyat ve bilim insanı Adelbert Von Chamisso. Özellikle 1815-1818 yılları arasında bir Rus kontunun himayesinde yaptığı dünya gezisi notları ve Pasifik adalarında yaptığı botanik çalışmalarıyla bilim dünyasında da özel…
Gümüşlük Akademi’de ılık bir yaz akşamı. Duvar piyanosunun başında ufak tefek bir adam oturuyor. Sert ve kararlı akorlar basıyor. Notalara bakıyor arada bir. Ama sonra yine doğaçlamaya dönüyor. Akademin katılımcıları 84 yaşındaki bu adamı hayranlıkla izliyor. Başından eksik etmediği beyaz kasketiyle piyanonun başında oturan adam Muvaffak “Maffy” Falay. Gümüşlük Akademi’nin kapılarını Muvaffak Maffy Falay’a açan isim, Türk edebiyatının kilometre taşlarından Latife Tekin. Yaz boyunca Akademi’de devam eden atölye çalışmalarından birinin gecesinde, Türkiye cazının en önemli figürlerinden biri olan Maffy, katılımcılara…
Bu sayıda bir kitap tanıtımı yazmamak için çok direndim. Son dönemde yayınlanmış olan kitaplardan değil, tümüyle kendimden kaynaklana bir sorundu bunun nedeni. Biraz yaz rehaveti, biraz farklı alanlarda koşturma diyelim. Ya da doğrudan adını koyalım: Tembellik. Editörüm defalarca e-posta yolladı. Kibarlıkla yazımı ne zaman yollayabileceğimi, hangi kitabın tanıtımını yapmak istediğimi sordu. Bu e-postaları cevaplamak bile sorun oldu benim için. “Bana öyle bir ileti gelmedi,” dedim, “İstenmeyen postalar kutusuna düşmüştür,” dedim. Hatta bir ara bütün sistemin çöktüğü yalanına sığınmayı bile düşündüm….
Eric Faye’nin yaşanmış bir olaydan esinlenerek kaleme aldığı ve Fransız Akademisi Büyük Roman Ödülü’nü kazanan romanı “Nagazaki”, üzerine Japonya tarihinin gölgesinin düştüğü ve suçluluk, utanç, yalnızlık, pişmanlık temalarının harmandığı bir kitap. Hayat sanatı taklit ediyor. Okuduğu her eserden sonra “Bunun ne kadarı gerçek?” diye soran zihinlerin unutmaması gereken bir gerçek bu. Kim Ki Duk’un 2004 tarihli “Boş Ev” filmini etkilenerek izlemiştim. Genç bir delikanlı, tatildeki insanların evlerine girip bir süre orada yaşar bu sessizlikle güçlenen filmde. Girdiği evi derleyip toparlar,…
Dağ tatili mi, deniz tatili mi? Canon mu, Nikon mu? PC mi, Mac mi? Rakı mı, şarap mı? Makarna mı, pilav mı? Bu ‘karşılaştırmalar listesi’ uzar gider. Akla hayale gelmeyecek şeylerin taraftarları saatlerce kapışabilir bu konularda. Ama bir konu var ki, onun tartışması asla bitmez ve bir başladı mı saatler sürebilir: Kedi mi, köpek mi? Hiç şüphesiz bu tartışmaların en bilineni, en eskisi. Taraftarlarının birbirlerine en sert cümlelerle girişmekten çekinmediği bir kavga alanı. Bütün tartışmalarda olduğu gibi bunda da sonuç…