Büyük sözleri sevmem. Ama arada bir köşeye büyükçe bir söz koymak gerekiyor. Philip Glass biyografisi Müziksiz Sözler‘i okurken öyle bir söz geçti aklımdan. Şöyle düşündüm: “Bu kitabı okumamış biriyle yapacağım müzik sohbetinin bir bacağı kısa kalacaktır.” Abartısını bir kenara koyacak olursak yerinde bir söz bence. Ama eksik. Eksiklik nedeni kitabın katkısını müzikle sınırlı tutmam. Oysa kitap, özellikle yirminci yüzyılın ikinci yarısındaki bütün sanat hareketlerine, siyasi gelişmelere ve edebiyata kapısını açıyor. Bilenler bilir, Raymond Carver‘ın bende özel bir yeri vardır. Çağdaş…
Philip Glass
11 Aralık 2009 günü, öğleden sonra. Philip Glass ile Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda röportaj yapacağız. Gittiğimizde büyük usta henüz ortalarda yok. Öğreniyoruz ki, bir şeyler yiyip öyle gelecekmiş. 48 saat içinde Kuzey Amerika, Güney Amerika, Kanada arasında mekik dokuduktan sonraki Türkiye uçuşunda, vejetaryen olduğunu bildirmesine rağmen istediği gibi bir yemek yiyememiş. Çevirmenine “Bildiğim iyi bir yer var, gel oraya gidelim,” demiş. Daha önceki Türkiye ziyaretlerinde gidip beğendiği pek çok yer varmış. Zaten Glass şehrin birçok yerini bizlerden iyi biliyor…