Büyük sözleri sevmem. Ama arada bir köşeye büyükçe bir söz koymak gerekiyor. Philip Glass biyografisi Müziksiz Sözler‘i okurken öyle bir söz geçti aklımdan. Şöyle düşündüm: “Bu kitabı okumamış biriyle yapacağım müzik sohbetinin bir bacağı kısa kalacaktır.” Abartısını bir kenara koyacak olursak yerinde bir söz bence. Ama eksik. Eksiklik nedeni kitabın katkısını müzikle sınırlı tutmam. Oysa kitap, özellikle yirminci yüzyılın ikinci yarısındaki bütün sanat hareketlerine, siyasi gelişmelere ve edebiyata kapısını açıyor. Bilenler bilir, Raymond Carver‘ın bende özel bir yeri vardır. Çağdaş…
Raymond Carver
Maryann Burk. John Gardner. Tess Gallagher. Gordon Lish. Edebiyat dünyasını uzmanlık düzeyinde takip edenler hariç, çoğu kişinin tanımadığı ya da artık hatırlamadığı isimler. Bu üç ismi aynı cümlede buluşturan ismi, hepimiz gayet iyi tanıyoruz ama: Raymond Carver. Bu yılın Oscar galibi filmi Birdman edebiyatseverler için özel bir anlam taşıyordu. Hani şu Raymond Carver’ın mezar taşındaki dizelerin perdeye yansımasıyla başlayan film. “Peki elde ettin mi bu hayattan istediklerini yine de/ Ettim./ Peki ne istemiştin?/ Sevilen biri oldum diyebilmek,/ sevildiğimi hissedebilmek yeryüzünde.”…
Raymond Carver 25 Mayıs 1938 – 2 Ağustos 1988 Raymond Carver’ın What We Talk About When We Talk About Love isimli harika öykü kitabını 2008 yılında okudum. Kitap “Aşktan Sözettiğimizde Sözünü Ettiklerimiz” adıyla ve Zafer Aracagök çevirisiyle 1994 yılında İletişim Yayınları’nca yayımlanmış ama o çeviri ne yazık ki bende yok. (Keşke yeniden basılsa da, hem ben alsam hem daha çok öykü tutkunu okusa.) Carver, kalemini bir kamera olarak kullanırken, gerçek dünyayla kurmaca arasındaki dengeyi hassasiyetle kuran, kalem-kamerasıyla yazıya döktükleri arasındaki…