Festival zamanı geldiğinde, apar topar hazırlık başladığında, “Sakın yoruluyoruz demeyin, vallahi çok şanslınız,” diyenlerin sayısı arttığında, dostum Emrah Kolukısa ile birbirimize bakar güleriz. Elbette orada olmak güzeldir. Ancak bir de işin dışarıdan görünmeyen, sadece orada haber yapmanın zorluğunu bilenlerin anlayacağı yönü vardır. Bir gün Cannes Film Festivallerinde yaşadıklarımızı yazmayı düşünüyoruz Emrah’la, eminim Türkiye’de kültür-sanat haberciliği yapmaya çalışmanın da bir hikayesi olacaktır bu metin. Ama festival günlerinden geriye, o zorlu anların, saatlerce yürünen yolların, sağanak yağmurların,ağır yayın teçhizatlarının, basın odasında ya da Türk standında sandalye tepelerinde dinlenmeye…
Terry Gilliam
• Kimi zaman böyle oluyor işte, günden geriye ne kaldığını yazamıyorum bir türlü. Yazıların, dosyaların, notların arasında kayboluyorum. Bulmakta zorlanıyorum. • Cannes notlarına eklemem gereken bir şey daha var. Dönüş yolunda burnum akmaya, boğazım yanmaya başladı. Döneli on günden fazla oldu, bir değişiklik yok. Burnum akıyor, silmekten yara oldu. • 25 Mayıs akşamı “Geleceğin Sineması” ödül töreni vardı. İyi bir jüri toplantısı geçirdik. Bir-iki film dışında fazla tartışma yaşanmadı. Benim ilgimi çeken nokta, çoğu 20’li yaşlarında olan (90’larda doğmuş) katılımcıların…