twitter

DoganHizlanYektaKopan

22 Ara: Günden Kalanlar.13

• İKSV’de yapılan Doğan Hızlan’la Edebiyat Sohbetleri’nden bir fotoğraf geçti elime, sağ olsun izleyicilerden biri çekip kendi blog’una koymuş. Fotoğrafa bakarken 1950 kuşağı yazarlarının, hala süren etkilerini düşündüm. Oradan da kafam II.Dünya Savaşı sonrası sanatta yaşananlara gitti. Mimaride, resimde, sahne sanatlarında yaşanan büyük değişimler. Edebiyatta çok yönlü bir karşılığı var savaş sonrası atmosferinin. Edebiyat tarihi üstüne yapılan incelemeleri okumayı seviyorum. Özellikle de siyasi atlasla üst üste bindirilenlerini. • 2010’da dinlediğim albümlerden bir liste koydum Fil Uçuşu’na. Listenin başına da, “Türkçe-Caz-Klasik”…

13 Nis: Sizce hangi roman sinemaya uyarlansın?

    Aslında çoğu kişi uyarlamalara temkinli yanaşıyor. Birkaç önemli, bir avuç da iyi niyetli örneği bir kenara bırakacak olursak, edebiyatseverlerin bu konudan ağzı yanmış durumda. Ama twitter kullanıcılarına Türk edebiyatından hangi roman ya da öykünün, film ya da dizi uyarlamasını izlemek isteriniz sorusunu, ideal bir durumu düşünerek/düşleyerek sormuştum. Gelen cevaplardan bir liste çıktı ortaya; kimilerini ben de merak ettim açıkçası. Ancak kimilerinin uyarlama anaforuna kapılmasını da istemedim. Şimdi bir diğer merak, gelecek yorumlarla bu listeye hangi eserlerin ekleneceği. Sıra sizde?…

books3

17 Şub: En Beğendiğiniz Kitap Adları

Çok sevdiğim kitap adları vardır. Kimileri yazarın kimileri çevirmenin başarısıdır. Hep düşünmüşümdür Gönülçelen Sallinger’in elbette ama bir parça da Adnan Benk’in değil mi? Ya da özgün adı Survivor olan Gösteri Peygamberi? Kendiliğinden güzel adlar vardır, çevirisiyle değerini kaybetmeyen; Onca Yoksulluk Varken (Romain Gary), Güzel Sanatların Bir Dalı Olarak Cinayet (Thomas De Quincey), Karanlığın Yüreği (Joseph Conrad), Ses Taklitçisi (Thomas Bernhard)… Uzar gider bu liste! Aslında Bernhard’ı her kitabının adını sevdiğim yazarlar listesine alabilirim. Nabokov gibi. Nabokov okumadan geçen yıl eksik…

07 Oca: Kahve kokan bir yazı

Bitmeyen mide sorunlarım doktora sürüklediğinde hep aynı sözü duyuyorum: “Kahveden uzak dur, hiç değilse azalt!” Olmuyor. Yaş ilerledikçe gece kahveleri çarpıntı yapmıyor mu? Yapıyor. Ama vazgeçilmiyor. Market raflarını, aktarları süsleyen türlü türlü meyve-bitki çayları akıl çelmiyor mu? Çeliyor çelmesine de kahvenin krallığını sarsamıyor. Sohbet, kahvenin o baş döndüren kokusuyla öğreniyor yürümeyi, coştukça coşuyor. “Fil Uçuşu”, takipçileriyle-yorumcularıyla yeni bir sohbet ortamı madem, işte kahve kokan bir yazı. Bir süredir “twitter”da hayatın içinde ıskaladığımız, günün geriliminde yüzümüzü güldürecek, anı defteri açtıracak sorular…