Tam bu noktada Léo Malet’yi tanımayanlar için Vikipedi’den aldığım hayat hikayesini kopyalıyorum buraya: 1909’da Montpellier’de doğan Léo Malet, yetim büyüdü. Bir fıçıcı olan dedesi tarafından büyütüldü ve kâtiplik, hademelik gibi birçok küçük işte çalıştı. 16 yaşında anarşist yazar ve militan André Colomer ile tanıştıktan sonra Paris’e gitti ve anarşist çevrelerle ilişkiye geçti. Paris’te şarkıcılık yaparken, fabrikalarda bulduğu küçük işler ve sahte iş kazalarından aldığı tazminatlarla geçimini sağladı. 1929’da André Breton ile tanıştı ve gerçeküstücü topluluğun toplantılarına katılmaya başladı. Yves Tanguy ve Salvador Dali ile yakınlık kurdu. Seyyar gazete satıcılığı yaptı. 1938’de André Breton ve Lev Troçki’nin girişimiyle kurulan Bağımsız Devrimci Sanatçılar Federasyonu’na (FIARI) girdi. 1939’da bir fabrikada hidrolik ayarcısı oldu. 1940’ta Paulette Doucet ile evlendi ve aynı yıl, gerçeküstücülerle Troçkistler’in girişimiyle hazırlanan bir bildiriye imza attığı için, “devletin iç ve dış güvenliğine zarar vermekten” Rennes’de tutuklandı. Alman ordusu Rennes’e varmadan gardiyanlar tarafından serbest bırakıldı, yürüyerek Paris’e ulaşmaya çalışırken Almanlar tarafından yakalandı ve toplama kampına gönderildi. Bir doktorun yardımıyla 1941’de serbest bırakıldı ve Fransa’ya döndü. “Frank Harding” takma adıyla imzaladığı sahte Amerikan polisiyeleri yazdı. Bu kitapların başarısından cesaret alarak kendi adıyla gerçek bir Fransız polisiyesi yazdı: 120, rue de la Gare (İstasyon Caddesi, No. 120). Daha sonra “Nestor Burma’nın Maceraları”, “Les mystères de Paris” (Paris’in Sırları) dizisini ve “Trilogie Noire”, “Kara Üçleme”yi yazdı.
Malet şimdi de Tardi’nin çizgileriyle karşımızda: Tolbiak Köprüsünde Hava Puslu.
Tardi’den uzunca söz etmek gerekiyor; bir başka yazıda yapmalı bunu. Ama kitabın girişindeki Léo Malet metninden kısa bir alıntı açıklayıcı olacaktır. Çizgi roman meraklılarına bir itirafta bulunuyor Malet; diyor ki: “Dokuzuncu sanatınız beni pek sarmadı. Hatta açıkça söylemeliyim ki pek de taraftar değilim çizgi romana. Bunda rağmen bir gün Bonaparte sokağındaki Casterman kitapçınsın önünden geçiyorken vitrinde sergilenmekte olan albümler içime dokundu ve bu türden yayınlardan hiç almamış olan ben, Adele Blanc adlı genç bir kadının olağanüstü maceralarından hemen edindim bir tane. Çizgilerin gücü ve cazibesi, eskilerin o şiirsel dekorunda gerçekçi olanın tuhaf bir biçimde hayal dünyasını daha da yoğunlaştırması, bütünün o “atmosferi”, kısacası her şey, Tardi’nin tam da gönlüme göre bir çizer olduğuna ve günü gelince de müthiş canlandıracağına beni ikna etmişti, neden olmasın? Her zaman hayal kurulabilir. Hayatım böyle geçti.”
Tardi’nin net ve karakteri hemen ele veren tipleri bu kez bir Léo Malet hikayesinde kendini gösteriyor. Geniş karelerde ve fonlarda gölge dengesini iyi bilen, detaylara önem veren, yumuşak hatlarla geometrik yapıları birbirine iyi yediren bir çizer Tardi. En önemlisi de atmosfer yaratmayı iyi biliyor. Birinci tekil şahıs anlatısını iyi taşıyan bir anlatı kurmuş. Kareler arasında rahatlıkla hareket ediyor okur. Film zihinde rahatlıkla tamamlanıyor.
Malet’nin şuh kadın karakteri, alımlı ve seksi Çingene kızı Belita Morales’in görünümünü merak edermiş okurları; kitap filmleştirilse kim oynar diye düşünüp dururmuş… Sonunda Belita, bir çizgi romanda karşımızda. Çizgi roman severleri temsilen Sertaç Canbolat’ın güzel çevirisine ve Versus Yayınları‘na teşekkür ediyorum; serinin diğer kitaplarını da beklediğimizi hatırlatarak.