Tsipras’ı Ritsos okurken hayal etmek

Burada gözümüzün
yağını azaltmaz hiç gökyüzü.
Bu ülkede, sırtımızda
taşıdığımız kayanın
yarı ağırlığını
yüklenir güneş.
Böyle diyor Yannis Ritsos, Cevat Çapan çevirisiyle,
‘Yunanlıların Öyküsü’ şiirinin üçüncü bölümünde. 
Sanatoryumda geçen yıllarının ardından komünist gruplara
katıldığında yirmi iki yaşında bir genç Ritsos. ‘Epitaphios’ adlı uzun şiiri,
faşist cunta tarafından Atina’daki Zeus Tapınağında törenle yakılan, 1948-1952
arasını Ege Adalarında sürgünde geçiren bir şair Ritsos. Yunan toprağının
kokusunu, şiirine benzersiz bir anlatımla katmayı başarmış, yalınlığın ozanı
Yannis Ritsos.
Tüm dünya Yunanistan’ı, SYRİZA’nın başarısını ve Aleksis
Tsipras’ı konuşurken, de Yayınları’nın 1983 tarihli derlemesi “Umarsız
Penelope”yi çekiverdim kütüphanenin rafından. 1990 yılında bu dünyadan ayrılan
Ritsos’un, “Bekliyoruz” şiirinde biraz daha uzun durdum.
Yavaş yavaş gece
iniyor mahalleye. Uyuyamıyoruz.
Şafağı bekliyoruz.
Bekliyoruz ki güneş
bir çekiç gibi çarpsın
saç damlara,
çarpsın alınlarımıza,
yüreklerimize,
bir ses olsun, o ses
duyulsun –başka bir ses,
çünkü sessizlik silâh
sesleriyle dolu, başka yerlerden gelen.
Bu şiirin ozanı Ritsos, son seçimin sonuçlarını nasıl
karşılardı diye düşündüm.
Sonra, Mehmet Güreli’nin bir cümlesine takıldı zihnim: “Şiir
vakitsizdir.”
Bu cümle, “Ritsos, Yunanistan’da solun seçim zaferini
görseydi, bunu şiirine nasıl katardı?” sorusunu alıp götürdü. Yanlış düşünüyordum.
Çünkü sorumu, bildiğimiz zaman kavramının içine hapsetmiştim. Oysa Ritsos, “binlerce güvercin havalanıyor ellerinden
her şafak”
derken, zamanın sınırlayıcılığından çok daha derin bir yere
işlemişti sözlerini, dizelerini.
Nazım gibi. Bütün şairler gibi.
Siyasetin kirli dilini bir kenara bırakıp, şiirin diliyle
bakmak mümkün mü dünyaya? Olabildiğince romantik ve olanaksız geliyor kulağa.
Söylemesi kolay bir cümle, ama kimin ağzından çıkarsa hayat bilgisi dersinden
sınıfta kalır.
Mehmet Güreli’nin Sel Yayınları etiketiyle raflara çıkacak
deneme kitabı “Bedrufi’nin Nefesi” tam tersini söylüyor okurlarına.
Edebiyatın, resmin, müziğin içinden bakmak mümkün bu
dünyaya.
Güreli, bu kitabında gazete yazılarını bir araya getirmiş.
Ancak bu derlemeyi yaparken, düşünsel bir bütünlüğe özen göstermiş. Sanat ve
düşünce dünyasının öyle çok durağından geçiriyor ki okurunu, “Bedrufi’nin
Nefesi” için başlı başına bir “İyi Okur Olmaya Giriş Kılavuzu” diyebiliriz.
“Zaman ve Kuşku” başlıklı denemesine şöyle başlıyor
Güreli: Hayatı belki de ekmek ve oyunlar belirliyor. Ve çağlar boyu giderek
büyüyen tüm temenniler gibi kaderin kırılgan halkaları da gözle görülemeyecek
kadar hassas unsurları sessizce birleştiriyor, kendi alanını yaratıyor ve iyi
şiir gibi yüksek sesle okunan bir şarkıya dönüşüyor zamanla…
Biz
hareketsiz kalsak da bazen ekmeğin ikiye bölünüşünü, kırıntıların maddeden
manaya dönüşmesini hissediyoruz. Ve çok uzakta kesilmekte olan bir ağacın
gölgesinin fotoğrafına bakarken bir bebeğin ağlamasını duyuyoruz.
Belki
de hep aynı kelimeyi yanlış̧ yazan adamın mektuplarını tekrar okurken, giderek
gözden düşmüş̧ olduğunu keşfederiz yalanlar ve utanç içinde…
Aziz
Augustinus şöyle yazmış̧ bir yerlere: “Zaman nedir? Sormazsanız, biliyorum;
sorarsanız, bilmiyorum.”
Bir yandan
da omzunu şiire yasladığı denemelerinde, Augustinus’un felsefi ikilemine “Şiir
vakitsizdir,” diyerek göz kırpıyor usta.
Mehmet
Güreli’nin denemelerinden öğreneceğimiz çok şey var.
Siyaset
zamanı avcunun içinde tutmaya çalışıyor. Ekonomik parametrelerle sorguluyor tüm
dünya Yunanistan’da solun zaferini. Başarı-başarısızlık tahterevallisinde sonu
gelmez bir oyuna oturtmaya hazırlanıyorlar Aleksis Tsipras’ı. Bütün bu reel
cümlelerin içinde, Mehmet Güreli’nin bilgeliğinde, Yannis Ritsos’un dizelerinde
bir gelecek yansıtması yapmaya çalışmak, boşa kürek çekmek oluyor, biliyorum.
Dünyanın bu romantizmle kaybedecek zamanı yok. Zaman, hep avucun içinde olmalı.
Kimi zaman o avuçlar kanlı olsa da.
Ama geriye
yakılmış şiirlerin dizeleri kalıyor. O şiirleri yakan faşist cuntaların
gölgeleri değil.
Tsipras’ı
Ritsos okurken hayal etmekle başlıyor arınma.
Mehmet
Güreli’nin bir denemesinde okuma yolculuğuna çıkmakla başlıyor.
Demmis
Roussos “Goodbye my love, goodbye” diyor derinlerde bir yerde.

Ve dünya,
bir an, sadece bir an, şiirin zamanında dönüyor.

Comments (1)

insanlığın kurtuluşu "vakitsiz"liğe erişmiş gerçek sanatta mutlaka.

Yok olmaya mahkumuz korkarım!!!

Leave a comment