En neşeli öğretmenimiz Nabokov

“Edebiyat Dersleri”, Nabokov’un Wellesley ve Cornell üniversitelerinde verdiği derslerin notlarından oluşuyor

Vladimir Nabokov: Bir kez çekim alanına giren okurun, bir daha uzaklaşamayacağına inandığım bir yazar. Hani deyim yerindeyse, kelebek gibi avlıyor sizi. İlk birkaç satırını okuduğunuzda, ne olup bittiğini anlamaya çalışırken, elindeki fileye düşüveriyorsunuz. Artık Nabokov’un geniş koleksiyonunda geçecek ‘kelebek okur’ ömrünüz.
 
Yıllar içinde farklı yayınevlerinden kimi iyi, kimi kötü çıkan çevirileri derleyip toparladığı, özenli yayın hazırlığı, baskılar ve önsözlerle bizlere ulaştırdığı için İletişim Yayınları’na teşekkür ederek başlayalım. “Rus Edebiyatı Dersleri” ve “Nikolay Gogol” sonrasında şimdi de Ayşe Lucie Batur ve Fatih Özgüven çevirisiyle “Edebiyat Dersleri” kitaplığımızın Nabokov kitapları rafındaki yerini aldı.
 
“Edebiyat Dersleri”, Nabokov’un Wellesley ve Cornell üniversitelerinde verdiği derslerin notlarından oluşuyor. Öğrencileriyle birlikte incelediği yazarları ve kitapları sıralayalım: Jane Austen / “Mansfield Park”, Charles Dickens / “Kasvetli Ev”, Gustave Flaubert / “Madame Bovary”, R. L. Stevenson / “Tuhaf Bir Vaka: Doktor Jekyll ve Bay Hyde”, Marcel Proust / “Swann’ların Tarafı”, Franz Kafka / “Değişim”, James Joyce / “Ulysses”. Bu kitapların çoğu hakkında binlerce sayfadan oluşan okuma notları, incelemeler, tezler olduğunu biliyoruz. Örneğin sadece “Ulysses” üstüne yazılanlar bile, bir kitaplık oluşturmaya yetecektir. Peki Nabokov’un, okuma notlarının, bu binlerce sayfadan farkı ne? “Edebiyat Dersleri”ni benzerlerinden ayıran, özelleştiren ne?
 
Roman tadında notlar
 
Kişisel deneyimle devam edelim: Charles Dickens’in “Kasvetli Ev” adlı romanını okumadım. Ve her ne kadar Nabokov, Austen’i bitirmeden Dickens’a hazır olunamayacağını söylese de, sırf bilmediğim bir romanın dinamiklerini anlamak için kitaba bu noktadan, “Kasvetli Ev” üzerine yapılan çözümlemelerden başladım. Nabokov samimi bir dilin hakim olduğu, şakalarla nefes alma alanları bırakan, sıralamalar ve maddelemelerle kolay algılanan ders notlarıyla bu hiç bilemediğim romanın sayfaları arasında hızla ve gittikçe artan bir bilinçle dolaşmamı sağladı. Dickens’a duyduğu saygıyı aralıksız hissettirdi ve bu kitaptan çok daha geniş bir okuma dünyasının anahtarını verdi. Kimi zaman her an sözlüye çağıracak bir öğretmen, kimi zaman dedikodu yapmaktan hoşlanan bir komşu gibi anlattı anlatacağını. Her zaman neşeli ve samimi.
 
Ama iş neşeli anlatımda ve dostça sohbette bitmiyor. Zaman zaman roman tadı veren kitabı – ders notlarını okuduğunuzda göreceksiniz ki, Nabokov kolaya kaçmadan, ele aldığı romanı didik didik etmekten çekinmeden, bir an için bile yoğunlaştığı metinden kopmadan anlatıyor dersini. Aslında Flaubert dersinde incelediği karşı – ses (counterpoint) tekniğinin edebi metin çözümlemedeki kullanımı söz konusu. Bir yanıyla öğrencisinin bir yanıyla da metnin karşı – sesi olmayı başarıyor Nabokov. 
 
Uyumsuz, ukala
 
Dönelim başa: 11 yaşına kadar evde eğitim alan ama bu sürede Mayne Reid’in western romanlarından “Savaş ve Barış”a muhteşem bir okuma listesini tamamlamış olan Nabokov, ilk olarak St. Petersburg’daki Tenişev Okulu’na kaydolmuş. Kısa sürede uyumsuz, ukala, gösterişçi olarak tanımlanmış. “Edebiyat Dersleri”ni okurken, ister istemez kendisini böyle bir tanımlamanın ortasında bırakan eğitim tarzına ve öğretmenlere, her zamanki alaycılığıyla ders veren bir Nabokov görüyoruz. Parmağını sallamadan ve bilgisini kibirli bir hale dönüştürmeden “Eğitim öyle değil, böyle de olabilir,” diyor. Her bir sayfasında, o sınıfta ben de olmalıydım dedirtecek kadar ‘neşeli’ dersler bunlar. Kitabın önsözünde John Updike’ın, Nabokov’un hayatında öğrenci ve öğretmen olduğu yıllara yoğunlaşması boşa değil. Updike’ın dediği gibi Nabokov için zaten dünya sanatın ham malzemesi ve başlı başına bir sanatsal yaratı. Derslerde yaptığı da bu duyguyu çoğaltmak. Bitmeyen bir öğrencilik duygusuyla ve bitmeyen bir öğretme arzusuyla.
 
Derslerin sonuna geldiğimizde kısa bir bölümle veda ediyoruz kitaba: “Edebiyat Sanatı ve Sağduyu”. Bu bölümü, edebiyatla ilgilenen herkese ama özellikle de elinde kalem önünde boş bir sayfa yazmayı bekleyenlere öneriyorum.
 
Bir öneri daha: Kitabı bitirdiğinizde, dönüp altını çizdiğiniz yerleri bir daha okuyun; yani neredeyse bütün kitabı. “İyi ki Nabokov’un öğrencisi oldum,” diyeceğinize eminim.

Comments (2)

Okunmaya değer bir blog… Teşekkürler… Kısa yollara ekledim…

Nabokov'u henüz okumadım ancak anlattıklarınızla sevebileceğimi öğrendim. Ama artık başlamanın tam zamanı sanırım.

Leave a comment