Kitap

IMG_2120

31 May: Günden Kalanlar.46

Bir seçim süreci daha geride kaldı. Her anlamda yorucu oldu. En büyük yorgunluğu da zihinlerimizde hissettik. en azından benim için öyle… Aylardır doğru dürüst çalışamıyorum. Elimde birden çok dosya var. Öyküler, roman taslağı ve dahası… Hepsi bir kenarda duruyor öylece. Bir ara kendimi toparladım, çalışmaya ağırlık verdim ama onda da korkunç deprem felaketini yaşadık. O zor günler bitti, seçim süreciyle başlayan yorucu günler başladı. Sözün özü çalışmak mümkün değildi. Bütün bu acıların, deliliğin, koşturmanın içinde çalışmayı başaranlar da var. Sanırım…

kitapfuar

01 Ara: Kitap Fuarı için küçük bir rehber

Yarın TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı başlıyor. Fuar yolcuları için küçük bir “fuar önerileri” hazırladım. Yayın dünyasının bu zor sürecinde en büyük desteğimiz kitaplarla buluşmak ve yayıncılara yalnız olmadıklarını hatırlatmak. Bütçemiz yettiğince kitap alalım. Ama alamasak bile orada olalım, birlikte ne kadar güçlü olduğumuzu hatırlayalım. TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nda görüşmek üzere.

Processed with MOLDIV

21 Tem: Strand: Londra’dan New York’a kitap gıcırtısı

Bazı mekanlar ziyaretçilerinin yüzünü daha içeri girmeden, kapının önünde güldürür. Broadway 828’deki Strand benim için böyle bir yer, mükemmel bir kitapçı.  İçerideki o hafif karmaşa halini, günün hangi saatinde gidersem gideyim kalabalık olmasını, rafların dizilişini, kitapseverlerin ruhuna uygun hediyelik eşyayı, üst katlara çıkarken ahşap merdivenlerin gıcırdamasını, nadir bulunan kitaplar bölümünü, çizgi roman raflarındaki çeşitliliği seviyorum. Tuhaf bir tanımlama ama Strand benim için biraz da ”kitap gıcırtısı”. The Strand, 1927’de Fourth Avenue’de, o zamanlar “Book Raw” olarak adlandırılan yerde doğmuş. Book Raw altı bloka yayılan…

4a47c9f7-2e83-4413-82f5-7336f7e02b38

05 Oca: Kitabınızı nasıl okursunuz?

Kitap okurlarını kalıpların içine sıkıştırmaya gerek yok. Ama yine de farklılıklara şöyle bir bakabiliriz. Belki bu gruplardan biri size yakın gelecektir. Çantasından kitabını eksik etmeyenler Özellikle toplu taşıma ve iş-okul servisi kullanan kitapseverlerdir. Onlar için okumak günün yorgunluğundan sonra insanlardan uzaklaşıp kitapla baş başa kalmak anlamına gelir. Ayrıca bu sayede, büyükşehirlerin ömrümüzden ömür çalan trafiğine karşı durmanın yolunu da bulmuşlardır. Taşıdıkları çantanın kapasitesine göre her boyutta kitabı taşıyabilirler.  Yatmadan okuyamayanlar Okuduğu kitabın dünyasına girebilmek için, bedeninin de rahat etmesini isteyen…

11 Kas: Kitap önermek…

Kitap önermeyi severim. Aslında en güzeli tanıdığın, okuma zevkini bildiğin bir insana, bir arkadaşına kitap önermektir. Daha da güzeli, o kişinin de sana “Falanca kitabı mutlaka oku,” demesidir. Merkezinde bir kitabın olduğu sohbetin tadına doyum olmaz. Kitap önermek, kişisel bir beğeninin yansımasıdır. Önerdiğiniz kitap, bir okur için “harika” olabilir bir diğer okur için “vasat”. Önerdiğim bir kitabı “memnuniyetsizlikle” karşılayanlar olduğunda üzülmem. Aksine, bu memnuniyetsizliği, o okurun kendi yolunu bulması için değerli bir adım olarak görürüm. Twitter ortamını daha aktif kullandığım…

26 Eki: Sonunda bitti…

Bu cümleyi ilk olarak Fil Uçuşu’na yazmak istiyordum. Kısa süre önce ufaktan hissettirdim ama net bir cümle olarak yazmak için bugünü bekledim. Sonunda ima etmeden, lafı dolandırmadan, net bir şekilde yazıyorum işte. Yeni kitabımı bitirdim. Böyle bir cümle kurmam, bunu buraya yazmak için beklemem falan fazlasıyla romantik gelebilir kimilerine. Haklılar. Ben de başka birinin kaleminden okusam, gülüp geçebilirim. “Yazmış bitirmişsin, vedalaş da gerisine okur karar versin,” diyebilirim. Sanki bütün okurlar böyle bir haberi bekliyormuş gibi duygusal havalara girilmesine kızabilirim. Ama…

c11

08 Ara: Grafik-roman tutkunlarına bir liste

Bir tarafta “The Sculptor” gibi zamanında alamadığım için geç kaldıklarım var, bir tarafta Tezuka’nın “Buddha” serisi gibi uzun süredir kütüphaneden oturup sırasını bekleyenler. Bir tarafta yılın en iyilerinden “Boundless” duruyor, bir tarafta tutkunu olduğum Lemire’in “The Underwater Welder”ı. Sonunda şöyle bir karar verdim: Aralık ayında sadece grafik roman okuyacağım. Bu bir aylık özel zaman bile, okumak istediklerimi bitirmeme yetmeyecek. Üstelik yakın zamanda alacaklarım da var. Ama olsun, en azından gittikçe yükselen kitap kulelerini biraz olsun azaltırım. Geçenlerde twitter’dan öneriler istedim….

metis

05 Kas: Metis Yayınları ailesi ve mutluluk

Kitap Fuarı başladı. TÜYAP tarafından düzenlenen fuardan söz ediyorum. Hani, Beylükdüzü’nde yapıldığı için bir türlü şakayla adı anılan fuar. Bu konuya girmeyeceğim. Bu yıl fuara 5 kitaplık bir liste ile gitmeyi kafama koymuştum. İki kitap özellikle önemliydi benim için: Taksitle Ölüm (Lois-Ferdinand Celine) ve Dolambaç (Gerbrand Bakker). Bu iki kitabı ve listenin diğer üç kitabını da aldıktan sonra, duracaktım. Başka kitap almayacaktım. Kısa süre önce yeniden okumaya başladığım üç yazara gerektiğince zaman ayırabilmek için başka kitaplarla aşk yaşamayacaktım. (Evet, bir…

kit0

24 Tem: “Muhalefet Defteri”ni okuyunuz!

Levent Cantek ile Levent Gönenç’in ortak imzasını taşıyan “Muhalefet Defteri: Türkiye’de Mizah Dergileri ve Karikatür” YKY etiketiyle raflara çıktı. Her iki isim de eski arkadaşım. Gönenç için eski arkadaş demem hafif kaçabilir; 44 yıldır tanışıyoruz. Bu çalışmanın öncüllerinden, makalelerden, ayrı ayrı yaptıkları yayınlardan haberim vardı. Hatta makalelerin kimini okumuştum. Ama ikilinin gözden geçirip genişlettiği, birbirlerine sağlam dikişlerle tutturduğu bölümleri bir bütün olarak okuyunca iş değişiyor. Cantek ve Gönenç’in çalışması son zamanlarda okuduğum en iyi sivil tarih kaydı. Öznesi ile arasındaki…

0001701639001-1

23 Haz: Telef: Bir Cumartesi Anneleri ağıdı

Attilâ Şenkon ile Ocak ayının sonunda Ankara’da sohbet ettik. CerModern’in o harika kafesinde. Bir etkinlik için oradaydım. Attilâ erkenden gelmiş, sohbet süresinden çalmak istememiş.Hayattan, işlerden, okuduklarımızdan, yaşadıklarımızdan konuştuk. Güzel haberi de o sohbet sırasında verdi. “Yeni kitap geliyor,” dedi, “İletişim’den…” “Adı ne?” dedim. “Telef” dedi. Telef, sonunda raflarda. O gün, her daim yanında ve her daim dolu olan çantasından çıkarmıştı dosyayı Attilâ. O da, benim gibi, dosyayı yayınevine mail ile göndermeyi başaramıyormuş hâlâ. “Mutlaka çıktısını alıyorum, ciltletiyorum, öbür türlüsü içime…