Lizst, Paganini’yi Kıskanırsa

Mozart, gerçekten de Sihirli Flüt operasıyla, Viyana locasının bir üyesi olduğu masonların gizli tutmak için ellerinden geleni yaptıkları kabul merasiminin sırlarını ifşa etmiş ve bunun bedelini “biraderleri” tarafından zehirlenerek mi ödemişti? Yoksa zehirlenme ipinin diğer ucunu tutan kişi, saray bestecisi ve imparatorluk orkestrasının şefi olan efsanevi Antonio Salieri miydi? Ama unutmamalı ki listede Salieri’den daha güçlü bir isim var: Zehrin vücuda aylara yayılan bir zaman diliminde, azar azar verildiği düşünülecek olursa en güçlü şüphelinin karısı Constanze Mozart olması kaçınılmaz. Peki gerçekten de Mozart’ı kim öldürdü?

Mozart

Alman yazar Ernst Wilhelm Heine, okurun merakını çekecek bu soruyu kitabının adı yapmış: “Mozart’ı Kim Öldürdü? Haydn’ın Kafasını Kim Kesti?” Adıyla, içeriğiyle, akıcı çevirisiyle, kolay ve hızlı okunurluluğuyla her an cebinizde, çantanızda taşıyabileceğiniz, kimi zaman şaşırarak kimi zaman da tebessümle sayfalarını çevireceğiniz bir kitap.

Heine, dönemin kimi dinamiklerini, satır arasına sıkışmış gerçekleri, bunca yıldır ortaya atılan farklı savları, olaylarda rolü olanların kişilikleriyle ilgili notları sayfalara yayarak, ilk anda basit görünen ama giderek derinleşen bir oyuna davet ediyor okuru: Hem detektif, hem savcı hem de yargıç olduğumuz bir iz sürme oyunu. İşte bu noktada keyifli okumayı sağlayan önemli bir üslup tercihi var yazarın. Sözünü ettiği ünlü isimlerin dramlarıyla, okur arasındaki mesafeyi o kadar kısaltıyor ki, bir süre sonra sanki kendi hayatınızın ve ölümünüzün gizemini çözmeye çalışırken buluyorsunuz kendinizi.

Kimi zaman da bu mesafeyi kısaltırken, fazlasıyla taraf tutuyor. Ama açıkçası, böylesi bir keyif okumasında, bu taraftarlık sorun olmuyor. Joseph Haydn‘ın kafasının kesilmesi meselesinde olduğu gibi, kimi metinlerinde de, polisiye bir sırrın peşinde değil, bilinen ama göz ardı edilmiş bir gerçeğin izlerinde yürüyor. Haydn’ın ilginç gömülme hikayesi biz okurları Nepomuk Peter adlı ilginç isimli adamla ve akıl almaz bir macerayla tanıştırıyor. Bu karakterin hikayesine şaşırmamak elde değil.

Ama bence kitabın en önemli katkısı, yeni okumalara ve araştırmalara kapı açması. Örneğin “Paganini Neden Sustu?” bölümünde sahne alan Franz List‘in , bu büyük keman dehasına olan nefretinin arkasında nasıl bir ruh hali olduğunu merak etmeden duramıyor okur. Öylesine bir nefret ki bu, Paganini’nin sol teli üstündeki efsanevi maharetiyle ilgili dedikodular üretmekten geri kalmıyor Franz Lizst. İşi, bu telin Paganini’nin boğarak öldürdüğü sevgilisinin bağırsağından burarak yaptığını söyleyecek kadar ileri götürüyor. İşte bunun gibi yan hikayeler, müzik dünyasını merkeze alan kitap sayesinde, Aydınlanma Çağı’nın farklı okumalarını yapmak konusunda hareketlendiriyor okuru. Daha da ötesi, farklı disiplinlerden isimlerin izini sürmek konusunda meraklandırıyor, heveslendiriyor. Yeri gelmişken kişisel bir not düşeyim: Edebiyat dünyasının gizemli ve polisiye öykülerinin sıralandığı kitaplar vardır, ama böylesi kolay ve derli toplu bir okumayı o çerçevede de görmek isterdim. Sadece Edgar Allan Poe‘nun gizemlerle dolu hayatının ‘dava dosyası’nı okuma fikri bile yeterince heyecan verici değil mi?

Berlioz ve Paganini

Açıkçası kitapta çözüme muhtaç ana hikayeden öte yan hikayelerin sarsıcılığına vurulduğumu söylemeliyim. Berlioz‘un tekrar doğuşunu sağlayan ve bunu yaparken belki de Halkla İlişkiler’i keşfeden Bertin‘in adını öğrenmek gibi. Ya da Çaykovski‘yi neredeyse elleriyle ölüme yollayan Başsavcı Nikolay Yakobi‘nin hikayesi gibi. Bir de hüzün dolu vedasıyla, tutkusunun en simgesel karşılığında ölüm yolculuğuna çıkan Isadora Duncan‘ın hikayesi var ki, okurun zihninden bir daha silinmeyeceği kesin.

Isadora Duncan

“Mozart’ı Kim Öldürdü? Haydn’ın Kafasını Kim Kesti?” Can Yayınları Kırkmerak dizisinin diğer kitapları gibi rahat ve akılda kalıcı bir okuma yolculuğu vaat ediyor okurlara. Özellikle yoğun bir okuma temposu içinde soluklanmak isteyenlere önerilir.

bir yorum bırakın