Uğur Gürsoy‘un düşünce ve çizgi dünyasının, Fırat‘la birlikte takip edilesi karakterlerinden biri Faik. Onu Fırat’ın yaşadığı mahallede, boş bir arsada, kahvenin önünde, minibüs durağının arkasında her an görebileceğimizi biliyoruz. Fırat ve arkadaşları arada bir dalga geçip, makaraya alsalar da, Faik’siz bir mahalle düşünemezler. Aynı bakış açısı mahalle sakinleri ve esnafında da vardır; Faik bir bütün mahallenin ulaşamayacağı sadelik ve dürüstlüktür ne de olsa. Nihilist Faik, aslında saf insanlığa ulaşmanın bir resmi gibidir.
Onun naifliği okura iki duyguyu aynı anda yaşatır. Gülmek ve ağlamak. Bu anlamda o eski mahalle delilerinin bize yaşattığı duyguyu, hayatın sınırında, gülmeyle ağlamanın eşiğinde olmayı hatırlatır. Hikayesini hem merak ederiz hem de korkarız o hikayeyi duymaktan. Bizim için Faik’i “şimdi ve burada” izlemek yeterlidir. Çünkü bütün hikayesini bilmek, insanlığımızla ve kendimizle hesaplaşmamıza neden olacaktır. Oysa biz akıllılar, hesaplaşmayı değil sadece bakıp gülmeyi (ve aynı sıklıkta olmasa da üzülmeyi) severiz. Faik’in tek karelik maceralarında ve sahibi olsa biz akıllılar gibi kullanmayacağını bildiğimiz 1 tele aşkında o hesaplaşmanın anahtarları vardır.
Uğur Gürsoy imzalı Faik maceraları şimdi Mürekkep Yayınları’nın özenli baskısıyla “Uykusuz Çizgi Dizisi”nden çıktı. Hani hayatında bir kere yerde para bulur ya Faik. Ve o para da dediğine göre Zambiya Kıvaçasıdır ya. İşte bu kitap da, cebinde o yerde bulduğu parayı dolaştıran herkese hediye olsun.
Çok güzel bir yazıydı,kitabın çıktığından da haberdar değildim.
Teşekkürler.
O Faik! Ailemizden biri.. Keyifle okudum, teşekkürler..
okuduğuma çok sevndim haberim oldu..fırata da faik'e de bayılıyoruz..teşekkürler yazı için