Aylin Aslım iyi müzisyendir; bilinen bir cümlenin tekrarı oldu bu. Şöyle diyelim o zaman; Aylin Aslım, pozitif ayrımcılık beklentisine sığınmadan, erkek egemen dili kendi oyunlarıyla mat edebilen iyi bir müzik satranççısıdır. Müziğinde her zaman yenilik aramamızı beklemez, sözleriyle bilinenin tokadını atabileceğinden emindir çünkü.
Aylin Aslım’ın kişisel tarihimdeki yeri şarkılarıyla sınırlı değil. Onu ne zaman dinlesem, yıllar öncesinden bir anı geliyor aklıma…
1997 yılının son günleri. Murat Daltaban, İstanbul Tiyatro Festivali için bir oyun hazırlıyor: 80060. Özen Yula tarafından yazılan oyunda müzikle görüntünün, oyunla dansın iç içe geçtiği bir performansın provaları yapılıyor. Oyunun bir de internet sitesi var. Bu sitede oyunun provalarından ama daha da önemlisi algısından, ruhundan söz eden yazılar olsun istiyor Murat. İş bana kalıyor. Nasıl bir şey yapmamız gerektiğini düşünüyorum günlerce. Oyunun üreticilerinin işin içinde olmasını istiyorum. İşte o günlerde oyunun ekibiyle, Daltaban ailesinin Cihangir’deki evinde buluşuyoruz bir gece. Aylin de orada. Daha önce provalarda görmüşlüğüm var ama tanışmamışız. Sahnedeyken güçlü sesiyle devleşen genç kız, salonun bir köşesinde sessizce oturuyor. Tanışıyoruz. Uzun bir gece oluyor, neler yapabileceğimizi konuşuyoruz. Aylin’in sesi pek çıkmıyor. Arada bir konuştuğunda da, minör tonlarda bir melodi gibi yayılıyor evin içine. Neler yazabileceklerini, neler yazmak istediklerini soruyorum herkese. İçerikle ilgili fikirler uçuşuyor; İstanbul, arka sokaklar, alt kültürler, kadın-erkek… Bir sessizlik anında “Ben rüyalarımı yazabilirim,” diyor Aylin. Rüyalar konusundaki hassas algımı, o gün bugündür terk etmeyen bir sükûnetle.
O toplantı Mart 1998’de yayın hayatına başlayan altZine’in ilk toplantısı oluyor. altZine, böyle çıktığı yolculuğunda bambaşka adımlarla yürüyor. (www.altzine.net, yayın hayatına yeni kadrosuyla hâlâ-yeniden devam ediyor; haberdar olmayanlara öneriyorum.) İlk sayının çoğu yazısını ben yazıyorum, o toplantıdan bir tane bile yazı gelmiyor. Aylin Aslım, rüyalarını yazmıyor.
Ama zamanla çok daha iyisini yapıyor. O rüyalardan, kabuslardan şarkılar yapıyor. Ruhlarda, bedenlerde, sözlerde, güzelliklerde, çirkinliklerde geziyor. Korkmuyor. Çığlık çığlığa bağırmıyor, çok daha zorlu bir koşuya, bir maratona kalkıyor; fısıldıyor. Kulağımızın dibinde, bizi bize anlatıyor.
Aylin Aslım, düzenin kurallarını ihlal etmekten korkmayan bir müzik insanı. Kadını içine kapalı bir özne olmaktan çıkarıp, güçlü bir sese dönüştüren bir kimlik.
Ne gariptir, Aylin’le birlikte çekilmiş tek bir kare fotoğrafımız yok. Daha iyi belki de, çünkü o anlara hapsolmayacak kadar özgür bir ruh. O koşuyor, bize de rüzgârının sesini dinlemek kalıyor.
Aylin Aslım'ı oldum olası sevmişimdir ve şimdi sizin bu söylediklerinizle daha önce fark edemediklerim için hayıflanmadım değil…
İnsan bazen sadece bakıyor, duyuyor ama görmüyor, duymuyor, hissetmiyor… Aylin Aslım'ı hissettirdiğiniz için teşekkürler…
http://plndrkn.blogspot.com/
o güzel şarkılarını söylesin ya da sadece konuşsun farketmez . o sesi duymak, aylin aslım'ı dinlemek bir terapidir.
sesini ve müziğini her an her yerde ayırdedebilirim, ilki gerektiğinde haşin gerektiğinde duygusal ikincisi her zaman kaliteli ve modern, hakettiği yere bir gün mutlaka gelecek kardeşim…M
İlk albümünden sonra kalbimi kırdı ama, yine de severim.
Saatlerce aynı albümünü dinlediğiniz müzisyenler vardır ya hani Aylin Aslım onlardan değil. AylinAslım kafamdaki toplulukla birlikte dinlediğim müzisyenlerden biri benim için. Kim onlar: Duman, Kurban, Moğollar, Direc-t, Pinhani, Aslı, Radiohead, Muse, Coldplay, Moby, RedHot vs..
10gündür sanal alemde göremediğim için kendisini çok merak ediyorum:( Gören-duyan bana haber versin lütfen; özledim.