Bir duvara bakmak!

Bir yabancı olduğumu anlar korkusuyla, gizlice bakıyorum kara kuru adama. Kısa sürecek yolculuğumun rehberi olduğunu hissediyorum. İkimiz de ince vücutlarımızı tutunduğumuz kayışların salınımlarına bırakmış gibiyiz. Sanki tramvayın tepesinden geçen pirinç borudan sarkan bu deri kayışlar olmasa yıkılıp gideceğiz. Çünkü bizler karda ağaç gövdeleri gibiyiz. Görünürde hemen toprak üzerinde bulunur gövdeler ve ufak bir yüklenişte onları yerlerinden söküp atmamak için ortada bir neden yok sanılır. Ama hayır! Olacak şey değildir bu; çünkü gövdeler yere sımsıkı yapışmıştır. Ama bu da yalnız görünürde böyledir.

Karbon Kopya isimli öykü kitabımın “Kafka ile Yolculuk” adlı öyküsünden bir alıntı… Fotoğraf, Franz Kafka’nın Prag-Zlata Ulicka (Altın Yol)’da, 1916-1917 yılları arasında kız kardeşiyle birlikte birkaç ay yaşadığı 22 numaralı evin duvarı…

Yorumlar (3)

22 numara… hep 22 numara… Zlata-Ulicka 22… Portobello 22… hep 22 numara…

Kafka ile yapılan yolculuk ancak böyle olabilirdi sanırım. Hem her şey tesadüfen ordadır hem de onların orda olması kararlaştırılmıştır. Aynı sizin yazınızda olduğu gibi.

Yabancı bir adam (tesadüf) ama adamın yapacağı yolculuğun rehberi (kararlaştırılmış)

İkisi de vücutlarını tutundukları kayışların salınımlarına bırakmış gibiler (tesadüf)

Ama bu kayışlar onları ayakta tutmak için ordadırlar. (kararlaştırılmış)

kendilerini kara ağaca değil kara ağaç gövdelerine benzetiyorlar. Çünkü görünürde yalnız gövdeleri vardır. ama aslolan görünürde olmayan yani ağacın kökleriyle bütün olan kendisidir. Gene de o bile özü açıklamaya yetmez: (Olacak şey değildir bu; çünkü gövdeler yere sımsıkı yapışmıştır. Ama bu da yalnız görünürde böyledir.)

bu son bölümde algıları şaşırtan bir benzetme yapılmış.

çok güzel!

bir yorum bırakın