10 Mayıs – 5 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek olan 18. İstanbul Tiyatro Festivali’nin programı 10 10 10 Mayıs – 5 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek olan leri arasında gerçekleşecek olan leri arasında gerçekleşecek olan 18. İstanbul Tiyatro Festivali‘nin programı açıklandı. Uluslararası festivalin programında Türkiye’den çok sayıda oyun olduğu dikkat çekiyor. Büyük prodüksiyonlardan özellikle tavsiye edilecekler de var elbette; Hamlet, Orfeo ve Ha Hans, Ha Heiri.
Gelelim Tiyatro Festivali’nde madalyonun öbür yüzüne. Tamam, günün sonunda başarılı ve çekici bir program oluşturuldu ama bir de program kitapçığında ol(a)mayan isimler var. Fısıltılara kulak kabartalım: Duyduğum kadarıyla İKSV, Berliner Ensemble’da Robert Wilson’un sahneye koyduğu ve dört yıldır kapalı gişe oynayan Brecht’in ÜÇ KURUŞLUK OPERA’sını festival kapsamında İstanbul’a getirmek için çok uzun süre uğraşmış. Özellikle Dikmen Gürün bu konuda çok istekliymiş. Yazışmalar, görüşmeler tamamlanmış. Sonunda Berliner Ensemble’dan gelen teknik ekip İstanbul’daki tüm mevcut mekanları gezmiş ancak oyunun İstanbul’da sahnelenmesine olanak tanıyacak teknik altyapıda bir mekan bulamamış. Sahne derinliği, portal yüksekliği ve Wilson’un ışık sistemini taşıyacak ışık barları konusunda pek çok mekan sınıfta kalmış. Öyle ki Haliç Kongre Merkezi ve Muhsin Ertuğrul Sahnesi bile bu nedenlerle tercih edilmemiş. Hatta fısıltılar daha fazlasını da söylüyor, sorun sadece Üç Kuruşluk Opera’da yaşanmamış; bu yıl Avignon Festivali’nin açılışını yapacak olan İngiliz Theatre du Complicite’nin USTA VE MARGARİTA adlı oyunu da benzer nedenlerle İstanbul’a getirilemeyen oyunlar arasındaymış. Sözün özü; İstanbul’da kültür-sanat gösterilerinin gerçekleştirilebileceği yeterli teknik donanıma sahip geniş kapasiteli mekânların sayısı ne yazık ki yok denecek kadar az. Kongre ve konferans salonu olarak inşa edilmiş olan mekanlar da öncelikli olarak bu tür etkinliklere ev sahipliği yapmak üzere tasarlandığı için tiyatro ve dans gibi büyük prodüksiyonların gerektirdiği teknik altyapıyı sağlayamıyor. AKM konusunda bu kadar geç karar verilmeseydi, yani bu yıl hayatımızda AKM ya da benzeri bir salon olsaydı belki de bu güçlü yapımlar festival seyircisi ile buluşabilecekti.
Bardağın dolu yanını görmeye çalışırsak AKM’nin 2013’te açılmasıyla mekan sorununun bir ölçüde çözüleceğini söyleyebiliriz ama o zaman da başka bir soruyla karşı karşıya kalıyoruz: Bir tek AKM koskoca İstanbul’a yeter mi?
Merhaba,
Kuvvetli yazı ve düşüncelerinize sonuna kadar katılıyorum. Elbette yetmez, ayrıca oyun sahneleyecek salonlar az olduğu gibi, şimdi bir de İstanbul Modern gibi değerli mekanlar yeşil alan projelerine fikir olup, tiyatronun yönetimi kendi sahiplerinden koparılarak kapitalist zihniyetlere yem olma tehlikesi içinde. Hal böyleyken festivaller, sanat etkinlikleri İstanbul'a sığmaz oluyor gittikçe, salonlar azaldıkça, gösterimler de azalıyor, ee.. yaklaşan sonucu görmemek elde değil..
Sevgiler..
Gülay Sarbay
Her iki oyun da gelebilseymis muthis olurmus. Yazik.