Borges’in Düşler’i

Pazar gününü Borges’le geçirmek istedim. Yaşadığı evi, yürüdüğü yolları, hüzünlü mezartaşını izledim. Elbette kendisini de… Kısa bir Borges buluşmasına, Celâl Üster‘in çevirisiyle “Düşler” eşlik etsin.

Bedenim istediği kadar Luzern’de, Colorado’da ya da Kahire’de olsun, sabahleyin uyanıp bir kez daha Borges olma alışkanlığımı takındığımda, hiç şaşmaz, Buenos Aires’te geçen bir düşten çıkmışımdır. Düşümde gördüklerim, isterse sıradağlar, sırıkların üstüne kurulmuş kulübelerin yükseldiği bataklıklar, mahzenlere inen sarmal merdivenler, her bir taneciğini saymak zorunda kaldığım kum tepecikleri olsun, hepsi de Buenos Aires’te, Palermo ya da Sur mahallesindeki bir ara sokaktadır. Uyanıkken, kül rengi ya da maviye çalan, belli belirsiz, ışıltılı bir sisin ortasındayımdır hep. Uyurken, düşlerimde, ölülerle karşılaşır ya da konuşurum. Bunların hiçbiri beni hiç şaşırtmaz. Düşlerim hiçbir zaman şimdiki zamanda geçmez; hep geçmiş zaman Buenos Aires’indeyimdir, Mexico Caddesi’ndeki Ulusal Kütüphane’nin koridorlarını ve göğe bakan camlarını görürüm. Yoksa bütün bunlar, istencimin ve bilincimin sınırlarının ötesinde, onmaz ve akıl sır ermez biçimde, doğma büyüme bir porteño, Buenos Aires’in liman insanlarının torunlarından biri olduğum anlamına mı geliyor?

Not: porteño, İspanyolcada Buenos Aires’li anlamına gelmektedir.

Comments (1)

Sayenizde Maipu Caddesi'nden tekrar yola çıktım. Borges’i düşlerken Cafe Tortoni’de biraz soluklandım. Ardından kütüphaneye geçtim, oradaki tünelden geçip puslu ve yağmurlu bir İstanbul gününe geri döndüm. Bugün Borges günü olsun.

Leave a comment