“Cumartesi” programı bize ne bıraktı?

Cumartesi, önce NTV’de ardından ArtıBir TV’de yayınlanmış bir program.

Yola çıkış cümlesi basitti. “Cumartesi gecesi, kültür sanat ağırlıklı bir program yapılabilir mi?” 

Bu soruyu biraz açmak lazım. Televizyon yayıncılığının “eğlenceli, renkli” tanımlamalarıyla “hafifleştirilmiş” bir yayın dilimini tercih ettiği saatlerde, gerçek çeşitliliğin kültür-sanat alanında olduğu düşüncesiyle yola çıkarsak nasıl bir sonuç elde ederiz. Ana akım medyanın kapılarını magazin figürlerine açtığı saatlerde, farklı bir yayıncılık yapılabilir mi? Kültür sanatın sorunlarını, dinamiklerini konuşurken bir yandan da ne kadar yaşamın içinden ve kahkaha dolu olduğunu göstermek mümkün müdür? Bütün kanallar “ezberlenmiş” isimlere yer verirken, bu coğrafyada farklı müzikler olduğunu hatırlatmak izleyiciye iyi gelir mi?

Sorular çoğaltılabilir. Programın izleyicileri bunu bizlerden daha iyi biliyor zaten.

Cumartesi, her iki kanalda yayın hayatında olduğu/olabildiği dönemde sorunları da konuştu, popülere de dokundu. Türkü de dinledi, caza da kulak kabarttı. Hüzünden kaçmadı ama yeri geldiğinde kontrolsüzce kahkaha da attı.

En önemlisi başka kanallarda da bir kapı açtı. Önce HaberTürk ekranlarında Bedia Ceylan Güzelce ‘Skala Özel’ ile, ardından CNNTürk ekranlarında Enver Aysever ‘Aykırı Sorular Cumartesi’ ile harika işler yaptılar. Böylesi bir programın ancak donanımlı isimlerce yapılabileceğini ve samimiyetin izleyiciye mutlaka geçeceğini gösterdiler. Her iki dostumu da ayakta alkışlarım.

Dönelim bizim Cumartesi yolculuğumuza… Artık ekranda değiliz. Açıkçası döner miyiz, orası da belli değil. Benim için okul denebilecek bir kadroyla çalıştık. Yolu Cumartesi programından geçen herkesten çok şey öğrendim. Öğrendiklerimi de samimiyetle izleyiciyle paylştım.

Elbette kusursuz bir iş değildi. Eleştiri aldığımız da oldu. Beğenmeyen, hatta saçma bulan da. Kimileri programa kimileri bana öfkelendi. Her hafta aldığımız övgülerin büyüsüyle değil, gelen eleştirilerin terazisiyle yeniden kurduk programı. Tribüne oynamadık ama ortada bir ‘seyirlik’ olduğunu da asla unutmadık.

Geriye ne kaldı?

Ekip için çok sayıda anı. Televizyonculuk içinse “başka bir yayıncılık mümkün” cümlesi.

Bu cümlenin peşinde koştuğum ilk dönemde önüme engeller çıkaran herkese ayrıca teşekkür etmeliyim. Engeller olmadan onları aşmanın dinamiklerini geliştiremiyor insan.

Ve teşekkürlerin en büyüğü, benimle birlikte bir kuyuya taş atan bir avuç televizyoncuya destek veren izleyiciye. Artık biliyoruz ki “başka bir yayıncılık mümkün”.

Not: Programın twitter adresi hala yaşıyor. Takip etmek isteyenler için adres: @yektacumartesi

Leave a comment