Dostunuz hangi kaleme benziyor?

En eski dostlar, o çocukluktan ya da okul sıralarından geçen yıllara karşın yanımızda kalmış olanlar kurşunkalem gibiler. Arada bir kütleşse de uçları, biraz sohbet kalemtıraşıyla yeniden canlanıyor her şey. Biraz bastırmaya gelmiyor hassas uçları, kırılıveriyor. Neyse ki, yine eskilerden kalma bir kutuda kalemtıraş da hazır, unutulmak istenen anları silmek için silgi de. Sayısız kalem geliyor gidiyor, ama onlar yıllara, kemirilmeye karşı koyuyor. Hayatımıza yazdıkları, yıllar içinde biraz silikleşiyor belki. Ama kağıtlar sararsa da, yazılar uçuşsa da en güzel yerinden okunuyor hayatın.

Girilip çıkılan işlerde, kısa süreli tatillerde, gelip geçilen günlerde tanışılan dostlar var. Tükenmez kaleme benziyor onlar. O kısa zaman diliminde gayet güzel anılar yazıyorlar da hayatımıza, kalıcı bir ruh ile giremiyorlar hikayemize. Zaten bir süre sonra içleri bitiyor, birer plastik parçası olarak anılar çöplüğündeki yerlerini alıyorlar.

Hayatın olgunluk döneminde tanışılan, zorlu dönemeçlerin birlikte aşıldığı, yaşlılığa gidilen çakıllı yolun birlikte arşınlandığı dostlar dolma kalemler gibi kalıcı bir yer ediniyorlar. Mürekkebin kalitesi sohbetin yoğunluğundan belli kartuşlarla şenlendiriliyorlar, en güzel renklerdeki mürekkepler çekiliyor içlerine. İnsanlık kağıdımızın üstünde zarif birer el yazısına dönüşüyorlar. Yüreğimizin üstünde, iç cebimizde taşıyoruz onları. O dostlukları çocuklarımıza miras bırakıyoruz. Günün birinde cenazemizde gözyaşı olup akıyor mürekkepleri.

Sonuçta bütün dostluklar bir cümle oluyor hayatımızda. Birer kelime. Hangi kalemle yazılırsa yazılsın.

Peki sizin dostlarınız, hikayesini hangi kalemle yazıyor, başı doğum sonu ölüm olan hikayenize?

Yorumlar (25)

Bazen kalemleri kırmadan kaldırıp atamıyoruz bir kenarı.Öyle saplanıyor lar ki haytımıza,yine de olmuyorsa usulca bırakmayı öğreniyor insan zamanla.İşbu sebeple her kötü yazan kırmızı kalem için(ki ellerinizi de kan kırmızı ederler genelde) bir yaprak koparmaktan beis görmüyoruz hayatımızdan.

Dostluk uzerine cok guzel bir yazi…Sanirim en uzun dostluklar yillar icinde bir tur kardeslige donusuyor…samimiyet oyle onemli ki dostlukta aralardan sonra bile ayni tat olmali…

Tükenmez kalemlerin adları nedense "tükenmez"dir ama nedense bizi hiç beklenmedik bir anda yarı yolda bırakırlar bazı tükenmez dostlar gibi…

Bir de özenip bezenip edindiğimiz kalemler vardır, çok geçmeden kaybederiz onları. Bir düş gibidirler. Zamansız kaybolan dostluklara benzerler tadı damağımızda kalan, zamanla unutulmaya yüz tutan…

Bir de "fosforlu kalemler" var. Öyle bir anda çıkıyorlar ki insanın karşısına çok güzel parlıyorlar, hayatınıza ışık ve renk katıyorlar. Bir süre sonra da renkleri uçuyor, izleri yavaş yavaş siliniyor, sönüp gidiyorlar! Ben bütün kalemlerimi/arkadaşlarımı değerli buluyor ve seviyorum. Kalem kutum birbirinden farklı kalemlerle doldu taştı bunca senedir, iyi ki.

Meandshadows dedi ki;
Dostum R.hikayesini 17 senedir her sayfada değişik renkte bir kalem ile yazıyor hayatıma. Yarısı mavi, yarısı kırmızı kalemler vardı eskiden, her iki tarafı da kalemtraşla açılabilen,ihtiyaca göre imdadımıza yetişen. İyi günümde o kalemin mavi yüzüdür sevincime ortak, kötü günümde kan ağlarız beraber, kırmızıdır yazımız. Ben bazen çekilmez olurum, simsiyah olurum,o en pembe pasteli seçer, siyah sayfamın üzerini pembesiyle boyar. Uzay kalemidir bazen, kırılsa da yeniler kendi kendini, bitmeyeceğine güvenirsiniz kalemtraşa ihtiyaç duymadan. Tükenmez de olsa, dolma da, boya da, bütün kalemler biter er ya da geç, silinir ya da yırtılan sayfaların gazabına uğrar hikaye.Dostum R.'nin hayatıma yazdığı hikayesinin silinme,yırtılma, yok olma gibi bir tehlikesi asla olmayacak, çünkü o, hikayesini çivi ile sağlam dostluk kayaları üzerine, sevgi ile yazdı…

Dostlarımı kaleme benzetmesem..
Kategor kategori(ne iğrenç bir tabir oldu) neyse öyle…
Biri var ki, yıllar önce bir konserde tanıştığım. Saatlerce konuş; kitap, müzik, felsefe bilgi akımı geçsin aramızda.. Zaman gelir ki Moda'da gecenin karanlığında kar'ı izler bir yandan korkar bir yandan ağlar bir yandan da deliliğimize güleriz..
Bir de kız lisesi dostlukları vardır. Bitmek bilmez geyikler, saatlerce kadınca dedikodu..
Kim demiş eski sevgiliden dost olmaz diye? 3 aylık birlikteliğimiz bizi 12 yıllık dost yaptı.. Ona atışır buna bulaşır kavga ederiz. Ama vazgeçemediğim ailem gibi..
Son olarakta en saf halinle sotluğu öğrendiğin mahalle arkadaşları var.. Şimdi görüşemesekte ruhum onları sevmekten hiç vazgeçmeyecek.. Sevgili Yekta, gece gece ne özlemlerle doluymuşum onu fark ettim :)Kaleme benzemeseler de hepsi birer inci.. Bazen siyah bazen de beyaz..

Kırtasiye ve resim hobileri olan bu okurunuza, bu sefer çok zor bir yerden sordunuz. Neyse, önce kendimi ifade edersem, aslında dostlarımı da ifade etmiş olacağım sanırım.
Kurşun kalemle "yazmayı" ve insanların hayatına "farklı incelikte izler bırakmayı" severim. Yazım da "inci" gibidir: "özenli" ve "dingin"! Yazı yazma sevgimden orta parmağımda oluşan nasır, güzel parmaklarıma "fedarkar bir anne gibi" gülümser.
Resim yaparken de en çok "kara kalem" çizmeyi severim. Hataları kolayca siler, dilersem parmaklarımla rötuş yapar, düzeltirim.
Aslında tam da işte bu noktada:
"Dostlarım da kara kalemlerim gibidir. Uçları da kendileri gibi farklı izler bırakır!
Aslında istediğimde o öyküleri daha rahat silebilmek ve/veya sonunu değiştirmek için kara kalemle yazmalarını seçtim!"
Not:İçimde kalmıştı, söylemeden edemeyeceğim. Kitabınızı daha güzel bir kalemimle imzalatmak isterdim; ama o an heyecandan bulamadım. Sizin kalem de yoktu. Gerçi burada kalemlerin önemi yok! Vallahi metafor da yapmıyorum:) Çünkü o yazının izi, hangi kalem olursa olsun çok güzel ve kıymetli:)

Dost kaleminin ucunu herhangi bir zamanda yüreğinize sapladığında acının, üzüntünün kan kırmızı damlaları aranızdaki bembeyaz dostluk sayfasına değmeğe başladığında gördüğünüz umudun, sevginin masmavi renk tonlarında sözcükler olarak yüreğinize dönüyorsa, dostumun hangi kalem çeşidine büründüğünü hiç fark etmiyorum. Sevgiyle kalın…

"Nasıl yazıyorsunuz?" sorusunun üzerine, "Elime kalemi alırım." der ya Bilge Karasu, dostu kaleme benzetmek buna benzer her ne kadar anlatamayacak olsam da.

Benim dost diye tanımladığım insanlar hikayelerini dolmakalemle yazıyor. Ama onlar sanki koleksiyonerler için yapılan özel üretim dolmakalemler gibi; çok az bulunuyor ve çok değerliler. Uzun süre yazmak için kullanılmazlarsa içlerindeki mürekkep kuruyor; o zaman panikliyorum, kızıyorum kendime, saatlerce uğraşıp temizliyorum kuruyan mürekkebi. Sonra yine aynı kalıcı yazılar yazılıyor o kalemlerle.

Benim için "dost" bu. Soruda "dost" denildiği için onu açıkladım. Kurşun kalem ve tükenmez kalemden de iyi arkadaş olur ama…

Ben bazı tükenmez kalemlerimin dolma kaleme dönüşümünü izliyorum büyük bir keyifle.

ben hala tükenmez deyip de tükenen kalemlerin verdiği üzüntülerdeyim…

benim dostum olsa olsa klavye olurdu, çünkü teknolojiyi herkesten önce takip eder, sınavlardan en yüksek notu alır, çalışır da çalışır. kaç dolma kalem hediye edilse de ona –istemeden- kırar. elleri klavyelere alışıktır, pamuklara sarılmış incilerden yapılma elleri büyük başarılara, karlara, sevdiğine ayırdığı hayatını yazmaktadır. ben de onu usumun ekranında görebilirim yalnız. sanal ortamda biz “tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız”

Her yeni tanışmaya o bir kurşunkalemmiş gibi başlarım.O eğer isterse hayatımda bir tükenmez ya da dolma kalem olabilir 🙂

Ortacag' in Ingiltere' sinde yasayan insanlar bir seyleri isaretlemek icin kursun sopalari kullaniyorlardi. Yani, kursun kalemin bulunusuna zemin hazirlayacak olan bu secim hikayesi ile arkadas ediniminde yapilan secim epeyce paralellik gosteriyor. Iste bu hummali calismalarin sonuclari muhakkak kirilmaz kalem olarak da bilinen "conte kalemler" kadar dayanikli oldugu takdirde, hedef amacina basariyla ulasabilir. Yani eger, bozulmaz arkadasliklarin imzasini bu kalemler atiyorsa ve hayatimizin resmini yine bu kalemler "ciziyorsa" yaptiklarinin yeterince kalici olacagini soyleyebilirim. Cunku soyle bir dusununce, yasamin bize ogrettiklerini yazi ile kavrariz ve bunun icin de saglam kalemlere ihtiyac duyariz; arkadasliklarin bize ogrettiklerini olumsuzlestirmek de yine conte kalemler vasitasiyla olsun ki kaliciliklari hep garantili olsun. Cunku biliyorsunuz; soz ucarsa da yazi hep kalir.

Dostum: tükenmez kaleme, tükense de doldurulabilen kaleme benzemeli.Hoş artık kalem de kullanmaz olduk ya! Bloggerın "yeni kayıt" sayfasını açıp tuşlara basıyoruz dost parmaklarımızla.Nefesimiz dökülüyor satırlara.

sanırım dolma kalem. bızler zaman zaman o dolma kaleme murekkep ceker gıbı arkadas kavramını yenı ınsanlarla dolduruyoruz..

Bu yazı sanki bana dolmakalem seven birinin özellikle "dolmakalem" vurgusunu yapmak için yazılmış gibi geldi. "Girilip çıkılan işlerde, kısa süreli tatillerde, gelip geçilen günlerde tanışılan dostlar var. Tükenmez kaleme benziyor onlar." cümlesindeki "dost" kavramı sanki cümlenin sahibi olmamalıymış gibi. Bilmem belki de benim için dost kavramının büyüklüğünden olsa gerek. Dostlar gelip geçici olmamalılar, olamazlar. Fakat "arkadaş" tam da böyledir. Kim bilir her şeyde olduğu gibi bazı kavramlara yaklaşım tarzı farklı olduğundan -ki doğal olan da bu- böyle anlatmak gerekti. Bu anlamda Zülal'in yorumuna katılmamak elde değil.
Ama kurşunkalemlerin de önemli bir yeri var. Hele de benim gibi en son noktasına, hatta elime sığamayacak kadar küçülseler ve yerleri bundan böyle kalemkutularının en altına yahut dar sokaklar gibi kıyıda köşede olacak bile olsa değerliler. İlk dokunulan unutulmuyor. Dostlarım için her üçünü de sayabilirim. Çünkü insan dediğimiz varlık "dost" bile olsa her rengi barındırıyor içinde. Tükeniyor, siliniyor, yeniden dolup daha şaşalı da olabiliyor.

elinize sağlık mı denir gönlünüze sağlık mı? hangisini kabul ederseniz…

öyle duygusal bir anımda okudum ki yazınızı; tam da dolmakalemimi içtenlikle özlediğim bir günde. daha iyi hiçbir şey yapamazmışım sayfanızı gezmek dışında bunu anladım.

çok ama çok teşekkürler.

Harika..Kaleminize sağlık..Ben hayatımda kurşunkalemlere daha çok yer verdim galiba…Hani Ezginin Günlüğü'nün şarkısında olduğu gibi…

Yazıyı okumadan, "tükenmez kalem" olarak yanıt verdim.
Yazıyı ve yorumları okuduktan sonra, acaba henüz gerçekten dostluğun o doyumsuz tadını yaşama olgunluğuna erişmedim mi, diye sordum kendime. Dostlarımı süzgeçten geçirdim.

Evet, kurşun kalemin ucu kırılabilir, traşlanır, bazen düşüre düşüre o kadar çok kırmışızdır ki içini, ne kadar traşlasak yeni uç kırılmaya mahkumdur. Yiter gider.
Evet, adı her ne kadar tükenmez olsa da, tükenir tükenmez kalemler. Üstelik bir daha doldurmak olanağımız yok!
Tükenmez'lik kalem için ticari bir terimdir sadece. Ve dolmakalem faktörünü hiç düşünmeden, sadece terim olarak, sorunuzun yanıtı olarak ilk aklımıza geliveren bir zihin aldatmacası.
Oysa dostluk, uzun yolların yolculuğunda, bazen düşerek, bazen tükenerek, bazen uzun ayrılıklara karşın, kaldığın yerden yeniden başlayarak birlikte adım atmaksa; evet, yanıt dolmakalem'dir.
Çünkü, özenle korudukça, bizi asla terketmeyecek tek kalemdir.

Ve süzgeçten geçirdiğim dostlarımı düşündüm bir kez daha yeniden. Şimdi iki altın dolmakalemim var cebimde, mürekkebi hep yanıbaşımda. Hiç tükenmeyecekler.
Ve, biliyorum ki aynı kalemi cebinden hiç ayırmayan iki şahane insan tanıyorum.

Teşekkürler.

"rapido", kullanımı hasasiyet ve önem isteyen ama sonucu bir o kadar muazzam olan…yazıldımı kolay kolay çıkmayan cinsten.

daha 30uma gelmeden, tam 18 senelik dolma kalemim var birkaç adet. çok değil sadece bir kaç tane. hepsini farklı ceplerimde taşıyorum. hepsinin rengi farklı çünki. kazayla cebime akan mürekkepleri birbirine karışmasın, bu kötü sürprizlerin izlerini silmesi zor olmasın diye… kalsa da en sevdiğim gömleğimin üzerinde bir kaç damla mürekkep ancak tebessümle hatırlanıyor böylece. hepsinin yeri ayrı, değerleri birbirleriyle kıyas kabul etmez.

Bir tükenmez kalemin, bize hiç hissettirmeden için için kendini tüketmesi yanında, bir kurşun kalemin,yazdıkça küçülmesinden kaynaklı mütevazılığı biraz abartılı kaçıyor.

sizi tanımaktan bir kez daha gurur ve mutluluk duydum…"kaleminize" sağlık.

bir yorum bırakın