Dünyaya Che’nin zihninden bakmak

Sonunda uykuya
dalacağım ama önce kendime sormayı beceriyorum, acaba bir gün avcıların
borazanlarının halen duyulduğu bölümden adagionun mazbut olgunluğuna, oradan da
sessizce mırıldandığım allegro sona nasıl geçeceğimizi bilecek miyiz;
karşımızda canlı kalanlarla uzlaşma becerisini gösterebilecek miyiz?
Buluşma’nın ben-anlatıcısı söylüyor bunları. Yani, devrimci
yoldaşları ile birlikte Küba’ya doğru giden Ernesto Guevara. Che ve
devrimci arkadaşlarının, Granma
adlı tekneyle çıktıkları bu yolculuk, Küba
Devrimi’nin işaret fişeğini ateşleyen büyük buluşmanın çarpıcı hikâyesi.

 

Bu kısa ama
etkileyici hikayenin yazarı, Latin Amerika edebiyatının en etkileyici
isimlerinden Julio Cortazar. Usta
yazar, birinci tekil şahsın bakış açısıyla öyle bir dünya kuruyor ki,
okuduklarımızın Che tarafından Sierra
Maestra
dağlarında, ölümün karanlık şarkısıyla geçen bir yolculukta
yazıldığına inancımız bir an bile sarsılmıyor. Cortazar, anlatıcısının
‘gerçek-hayal’ sarkacındaki salınımını, benzersiz bir ustalıkla yansıtıyor.
Che’nin ağzından oldukça sert bir “’şimdiki zaman’ hikayesi dinliyoruz. Ama bir
yandan da geçmiş-gelecek arasındaki gelgitler ve zihinsel tartışmalar,
karakteri derinlikli ve olabildiğince gerçek kılıyor. Che üstünden bir devrim
romantizmi yaratmak kaygısı yok Cortazar’ın. Olayları bir gazeteci mesafesiyle
ve bilim insanı soğukkanlılığıyla anlatıyor. Ama anlatısını öyle noktalarda
soluklandırıyor ki, okur, Che’nin devrime duyduğu aşkı tümüyle özümseyebiliyor.
Yazarın
ustalığının, kısacık bir hikayede büyük bir düşünce ve duygu evreni kurabilme
yeteneğinin billurlaştığı yerler var. Mozart’ın Av kuartetinin metne katılışı bunlardan biri. Bir gece molasında,
ay ışığı altında uzandığı yerden dalların gölgesine bakan Che, Av kuartetinin giriş bölümünü anımsar ve
şöyle düşünür: “…biz de kendi
meşrebimizce, umutsuz, amatör bir savaşı ona anlam veren, onu meşrulaştıran ve
en sonunda zafere taşıyan bir düzene dönüştürmek istedik, ki bu zafer; yılların
boğuk av borazanlarının ardından bir melodinin yeniden inşası olabilir;
adagioyu takip eden allegro son, aydınlığa kavuşmak olabilir.”
Che’nin astımı,
yüksek ateşi ve sanrıları nedeniyle sayıklamalara dönüşen bölümler, yazarın
ustalığına şapka çıkarttığımız bölümler. Devrimin önde gelen komutanlarıyla
buluşacağı yolculuk boyunca Che, allegronun,
yani neşeli ve hareketli melodilerin geleceği günlerin hayalini kuruyor.

 

Cortazar’ın,
Che’nin ağzından, burjuva ahlakının ve konformistlerin ikiyüzlülüğü üstüne
söyledikleri, günümüzde de geçerli. “…aptal
gibi tam da kendisinin ya da en iyi ihtimalle çocuğunun sonunu getirecek
değerleri savunurken…”
Bu bölümde yazar, Che’nin iç dünyasına sert bir
giriş yapıyor. Hesaplaşma, özeleştiri ve yüzleşme, Cortazar’ın kaleminde birer
cümle –hatta birer kelime- ile mümkün olabiliyor.
Buluşma, Türkçede ilk kez yayımlandı. Cortazar’ın kısa öyküsü 2007’de Arjantin
Çizerler Birliği Altın Madalya Nişanı sahibi illüstratör Enrique Breccia’nın resimleriyle yayımlanmış. Delidolu Yayıncılık,
bu baskının İspanyolca aslından yapılmış çevirisini, sert kapaklı özel bir
baskıyla okurlara ulaştırdı.
Çevirinin girişi,
anlatının dünyasına kolayca girmemize izin vermiyor; “teselli etmek, yemin
etmek, fayda etmek, tasdik etmek, icra etmek”, “izahı mümkün olmayan”,
“gerçekleşmesi sağlandı” vb. engebelerden geçmek gerekiyor. Altuğ Akın’ın
çevirisi ilerleyen sayfalarda ritmini buluyor ve okurları biraz daha
rahatlatıyor. Çevirisi zor bir metin, belli. Orijinaliyle kıyaslamadan, olumsuz
bir söz söylemek haksızlık olur. Ancak, Türkçe açısından söylüyorum, daha
‘kararlı” bir çeviri dili olabilirdi.
Ernesto Che
Guevara üstüne yazılmış çok sayıda kitap okuduk, filmler izledik. Kimileri,
Che’yi yakın tarih gerçekliğinden koparıp, romantik bir popüler ikonuna
dönüştürmekten öteye gidemedi. Kimileri bileneni tekrar etti, yeni bir şey
söyleyemedi. Delidolu Yayıncılık sayesinde ilk kez okuduğumuz Buluşma
ise, kısa ama çok vurucu bir Che anlatısı. Cortazar’ın anlatıcısının zihnine
girip, orada yaşadığı bilinç akışı sayesinde, Che’nin Küba Devrimi’ne doğru
yürüyüşünü birlikte adımlıyoruz.

 

Devrim her zaman
mümkün; Cortazar’ın anlatısı bunu fısıldıyor.

bir yorum bırakın