Erdal Öz’e ait bir cümle bu. 15 Eylül 1956’da yazmış. Günlüğüne. 21 yaşındayken.
Sanata ilgisiz kişilerin dostluklarını da sevmiyorum, diye başlamış o tarihteki notlarına.
Çok düşünmüşümdür bunu. Benzer bir bakış açım var dostluklarımda. Sanata ilgisiz insanlarla sohbetlerimde, dostluklarımda bir tıkanıklık olur her daim. Sıkılırım. Bir noktadan sonra ben de sıkıcı bir adam dönüşürüm. Bir tiyatro oyununa, el yapımı bir bibloya, oynak bir türküye, başucu kitabı olmuş bir romana, sokak ressamının boyadığı tabloya, anneanneden kalma bir masala tutunmadan nasıl geçer hayat, anlamam.
Hayatı maddiyet-mülkiyet olmuş insanlar varsa çevremde, anlattıklarını dinler gibi yapıyorum. Ama Erdal Öz haklı, dinler gibi yapmak bile zaman kaybı. İnsan ayıklamaktan korkmamak gerekiyor.
Hemen not düşeyim; “ayıklanan” taraf olmaktan da korkmamalı. Belki siz de, bir başka dünya algısı için sıkıcısınız. Belki bir başka dünya algısı da sizi “yük” olarak görüyor hayatında. Bitsin gitsin.
21 yaşındaki Erdal Öz’de bugüne. Yükler değişmiyor.
Sanatı, hayatın içindeki sanatı, doğanın yaratıcı sanatını konuşamadığım insanlardan uzaklaşıyorum.
Belki de yaşlanmanın-olgunlaşmanın bir adı da bu: Azalmak.
sayıca azalmanın önemi var mı?
az ve öz olsun yeter ki.
yaş aldıkça ' yoğunlaşıyoruz ' …
hep benimle alay etmişlerdir fazla insan ayıkladığım için ve çokça yalnız kaldığım için .Ama bu yazınız bana ne kadar da doğru yaptığımı gösterdi bilmeden de olsa yaptığım hareketin ,çünkü bir süre sonra o dostluklarım benim için çekilmez bir hal alıyor ve devam ettiremiyorum olmuyor.
Teşekkür ediyorum bu güzel yazı için