Edebiyat yeni yüzyıla hazır

Seferihisar Belediyesi’nin “Türkiye 2.yüzyılına hazır mı?” Başlığıyla düzenlediği konuşma serisi için Sığacık’tayım. Kaleiçi’nde kültür, sanat ve edebiyat konuşacağız. Sohbetin diğer isimleri İnci Aral ve Mario Levi. Moderatörümüz de Gülşah Elikbank. 

Cumhuriyet’in ikinci yüzyıl vurgusu var başlıkta. Konuşmacıların dördü de edebiyatçı olunca, sohbet o noktaya yoğunlaşıyor. Genel bir kültür-sanat çerçevesi çizmektense, edebiyatın 1923-2023 arasındaki yolculuğunu konuşuyoruz. Mario Levi Türkiye’de romanın tarihinden söz ediyor kısaca. Sonra konu dünyanın hallerine bağlanıyor. İnci Aral özellikle okuma kültürünün yeterince gelişmemesine vurgu yapıyor ve eğitim sistemindeki zaafiyetlere dikkat çekiyor. Bu vurguya katılıyorum, hatta okul öncesi eğitim konusunda daha çok düşünmem-çalışmam gerektiği notunu düşüyorum kendime.

Konu çok kapsamlı, sadece edebiyat cephesinden konuşmak için bile uzun zaman gerekiyor. Mesele kültür-sanatın ve edebiyatın “hazır” olup olmadığı değil bence. Edebiyat çağına da çağının ötelerine de hazırdır her daim. Yeri gelince kâhindir hatta. Görülmeyen görür, bilinmeyeni öngörür. Sanat hazır da sanatın yeşereceği toprak hazır mı gelecek yıllara, gelecek yüzyıllara? 

Buradan yola çıkarak çok daha güncel bir yerden giriyorum konuya. Sohbeti gerçekleştirmemizden bir gün önce kitap bandrol fiyatlarına yüzde yüz zam yapılmış durumda. Kâğıt fiyatları kısa süre içinde %300 civarında zamlandı. Üstelik kâğıt alımı ve çokça baskı malzemesi için dışa bağımlıyız. (Bu konuda mutlaka bir matbaayla görüşmeliyim. Örneğin baskı makinelerinin yedek parçaları, bakımları konusunda da dışa mı bağımlıyız, öğrenmeliyim) Bütün bu fiyat artışı son noktada okura yansıyor elbette. “Bu fiyatlara nasıl kitap alalım?” diyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Yayınevleri kitap basmakta, hadi bastılar diyelim satmakta zorlanıyor. Üstelik gerçekleşen satışlardan, daha sonra basılacak kitaplar ve bunların tanıtımı için yeterli kâr paylarını elde etmek de giderek zorlaşıyor. 

Derdin büyüğü yazara ait. İki yılda tamamladığı kitabını bastırmak, okura ulaştırmak, konuşulur kılmak ve bunun sürekliliğini sağlamak kolay değil. Üstelik bütün düşünsel eylemlerinin, gündelik hayatı idame ettirecek bir ekonomik karşılığı da olmalı. Yazar için hayat kolay değil anlayacağınız.

İnternet medyasının olumlu-olumsuz etkilerini de konuştuk. Bir yanda görünürlük ve bunun katkıları, bir yandan hızlı tüketimle oluşan düşünsel gerileme. Oysa okumak ve yazmak benzeri olmayan bir düşünme zemini. Zamana yenik düşmeyen, hatta zaman algısını genişleten bir olgu sanat. 

Sohbetin sonunda umuttan söz ettik. Evet, kitabın okurla buluşması zorlaşıyor. Evet, ekonomik tablo karanlık. Evet, okuma kültürü ve bunun zeminini oluşturan eğitim konusunda sıkıntılar büyük. Ama bir yandan da edebiyat bütün bunlara asırlardır direnmeyi başarmış. Yine başaracaktır. Umutsuz değilim.

Sıcak bir Seferihisar-Sığacık gecesini umutla noktalamak hepimize iyi geliyor. Edebiyat yarına dünden hazır ne de olsa…

bir yorum bırakın